Sabiha Gökçen

 

Ata’nın Manevi Kızı İlk Kadın Havacımız Sabiha Gökçen Soyadını Hak Etmişti



Halit Kıvanç Anlatıyor… 

Yıl, 1956… Sevgiyle, saygıyla andığım, Genel Yayın Müdürümüz Abdi İpekçi’nin odasında çok önemli bir toplantıdayız. Milliyet’in Cağaloğlu’ndaki eski binasında…

Türk insanına hem özgürlük, hem çağdaşlık yolunu açan büyük Atatürk’ün 10 Kasım’da gazetede nasıl anılacağını konuşuyoruz. Ve çok geçmeden bu yıl için Ata’nın manevi kızı, ilk Türk kadın havacısı Sabiha Gökçen’in anılarını yayımlama kararını alıyoruz. Bu onurlu görev de, bana veriliyor.

Çok geçmeden Ankara’da Kızılay’da bir apartmanın üst kat zilini çalıyorum: Zilin yanındaki kartta ne mi yazıyor? Okuyunca heyecanım daha da artıyor:

“Tayyareci Sabiha Gökçen.”

Arzumu dile getirdiğimde çocuklar gibi ellerini çırpıyor büyük havacı.. Dünya çapında değer taşıyan kadın tayyarecimiz… “Güzel, çok güzel” diye sevincini dile getiriyor, “Büyük Ata, ben havacı olduktan sonra anılarımı yazmamı istemişti. Hem de kaç kez tekrarlamıştı bu dileğini.. Ne yazık ki bir türlü elim değip de yazamamıştım. Fakat şimdi bu anıları yazıp yayımlamakla Atatürk’ün vasiyetini de yerine getirmiş olacağım.”

Büyük kadının büyük sevincine biz de katılmış, günlerce önümüzdeki teybe konuşarak anıları ölmezleştirmiştik. İşte şimdi size bu yazımda, anıları çok kısa özetlemeye çalışacağım. Haydi bakalım, hazır olun, sevgili Gökçen’le birlikte anılara doğru uçmaya…

Kızım Olur Musun?

Tüm Bursa bayram sevinci içindeydi. Nasıl sevinmesinler ki, haber bir anda yayılmış, herkes mutluluk içinde sokaklara fırlamıştı. Bir yandan da bağırıyorlardı: “Mustafa Kemal geliyor…”

Bizim küçük Sabiha da ablalarıyla birlikte gitmiş, saatlerce beklemiş, ama kalabalıktan Paşa’yı göremeden, boynu bükük eve dönmüştü. Ama bir yıl sonra, evet tam bir yıl sonra, 1925’de Bursa’da aynı müjdeli ses duyulmuştu: “Mustafa Kemal geliyor…” Ve bizim küçük Sabiha da, yine yollara düşmüştü. Sabiha’nın Paşa’yı görmeyi bu derece büyük coşkuyla istemesinin nedeni ne olabilirdi?

Önce babasını, sonra annesini kaybeden kızcağız ağabeysinin eline bakıyordu. Ve eğer Gazi’yi görürse sanki hayatının değişeceğine inanıyordu. Ve işte Mustafa Kemal, küçük kızın bulunduğu yana gelince, Sabiha birden fırlamış, herkesi iterek öne çıkmıştı. “Nereye?” diyenlere “Paşa’yı göreceğim” diyerek… Ve ne dersiniz, Atatürk yanındakilerle konuşurken kalabalığı yarmaya çalışan bu küçük kızı fark etmiş, işaret ederek yanına çağırmıştı. Sonrasında herşey yıldırım hızıyla gelişecek, küçük kızla büyük önder arasında şu konuşma geçecekti:

“Beni niye görmek istedin?”

“Şeyyy…”

“Mektebe gidiyor musun?”

“Evet ama.. Bir leyli mektep olsa…”

“Peki, ben seni alır okutursam… Gelir misin?.. Benim kızım olur musun?”

“Evet” diye bağırırdı kim olsa… Ama o kadar istemesine karşın küçük Sabiha ne demişti, biliyor musunuz: “Ağabeyime sorayım efendim..”

Pekiii, ağabeyin bırakırsa gelir misin?”

“Gelirim….”

…. Ve geldi de. Atatürk’ün manevi kızı oldu Sabiha…

‘Gökçen’ Soyadının Öyküsü

Herkes Atatürk’ün Sabiha kızına “Gökçen” soyadını vermesini “havacı” oluşuna bağlar. Gerçekte ise Sabiha’ya bu soyadı tayyareci olmasından önce verilmişti. Sabiha havacılığa 1935’de girmişti. Oysa soyadını 1934’de almıştı. Atatürk o günlerde yakınlarına soyadı seçerdi. Sabiha’ya da “Senin soyadın Gökçen olsun” demişti.

Ve çok geçmeden Sabiha gerçekten havacı oldu, Gökçen soyadını hak etti.

Nasıl Mı Havacı Olmuştu?

Sabiha Gökçen o günü hiç unutmaz: 5 Mayıs 1935… Ata’nın verdiği adla Türkkuşu’nun açıldığı gün… Ata ile birlikte Gökçen de gitmişti bu açılışa… Atatürk birden sormuştu: “Gökçen çok hoşuna gitti galiba? Sen de atlayabilir misin paraşütle?”

Sabiha’nın yanıtı kısa ve kesindi: “Hemen tayyareye bindirseler ve atla deseler, koşup atlayabilirim gibime geliyor.”

Atatürk, yetkilileri çağırmış, danışmış, “Bir süre gerekli bilgileri öğrenmen lazım. Öğren de atla” diye özetlemişti… Bu, Sabiha Gökçen’in tayyareciliğe ilk adımı attığı gündü.Bir dergi sayfasında muhteşem bir hayat hikayesini özetlemek kolay değil… İleride yine anlatırız kısmet olursa… Yazıyı tatlı bir anı ile noktalayalım.

Atatürk, eski yaveri, arkadaşı Cevat Abbas ve Sabiha Gökçen’le birlikte otomobille çiftlik yolunda giderken, birden arabayı durduruyor.. İniyorlar. Ata, kısa bir yürüyüş yapmak istediğini söylüyor. Tam yürüyüş başlamışken Atatürk, “Cevat”  diyor, “Hani Anadolu’ya ilk çıktığımız günlerde seninle bir marş söylerdik otomobilde… Haydi yine onu söyleyelim. Hem yürüyelim, hem söyleyelim.”

Ve söylemeye başlıyorlar: “Dağ başını duman almış… Yürüyelim arkadaşlar…”


Halit Kıvanç – Bütün Dünya



Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin.

Delivered by FeedBurner

http://facebook.com/adnycl.blog          

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk'ün az bilinen nadir fotografları

İzmir'in Semt Adları Nereden Geliyor

Bir Bornova Hikayesi

Haftanın Günlerinin Kelime Anlamları

Muhtar Çakmağı Hikayesi