Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Altın Meyveler Veren Ağac

Resim
Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı.. Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. Hırsız imparatoru görünce ona şöyle dedi; "Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak.." İmparator dudak büker; "Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?" Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve; "Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.." İmparator kahkaha atarak; "Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni.." dedi. Yoksul adam; "Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım.. Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla

Mürekkep Yalamak ne demek ?

Resim
  Mürekkep Yalamak Dilimizde tahsil görmüş insanlar için 'mürekkep yalamış' deyimi kullanılır.  Sebebi ise bu eylemin bir törenin parçası olmasıdır.  Osmanlı geleneğinde okula alınacak bir çocuk, bedi besmele alayı denilen törenle mahalleliye tanıtıldıktan, büyüklerinden birkaç kuruş harçlık aldıktan sonra hocasının huzuruna çıkardı. Okulun bu ilk günü çocuğun ağzına divitle bir damla mürekkep damlatılır daha sonra aynı divitle çocuk alfabenin ilk harfi olan elif'i öğrenirdi (elif harfi, düz çizildiğinden zerafeti, inceliği, doğruluğu, düzgünlüğü, tasavvufta ise Allah'ı temsil eder).  Her öğrenci okulun ilk gününde bu seremoni ile karşılaştığından ötürü tahsil görmüş insanlara mürekkep yalamış denir. Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin. Delivered by FeedBurner               

Kelimeler ve bilinmeyen anlamları

Resim
  Ebeveyn : 2 tane ebe demek Jean / kot : 1970 lı yıllarda kot pantolonu türkiye ye ilk getiren Aytekin Kotil (istanbul belediye başkanı)  tarafından kot adı verilmişti.   Kel alaka : Ferhan Şensoy’un "herıld yani" ile birlikte uydurduğu bir kelime Smokin : Sigara kokusu üstüne sinmesin diye üste giyilen bir kıyafet türünden esinlenilmiştir. Nevzat : Yeni doğan demek Gerizekalı : Aysen Gruda uydurmuştur. Zivanadan çıkmak   :  trafik polislerin kavşaklarda icinde beklediği yuvarlak bi kabinmiş.   Ona zivana denir zivanadan çıkarma beni sozu burdan gelirmiş. Not:Yaygın şekilde yukarıda ki gibi bilinsede aslında çok daha önceleri kullanılmış bir değimdir.  iki parçayı birbiriyle birleştirmek için kullanılan bir parça ya da yöntemdir. Çoğumuzun Barış Manco’nun şarkısından öğrendiğimiz   “Zürefanın düşkünü, beyaz giyer kış günü” sözünde ki “Zürefa “ nın   bildiğimiz geviş getiren havyan “Zürafa” ile bir ilgisi yoktur. Zürefa Kibar, Nazik anlamındadır. Söz de;  “daha önce

Buyrun cenaze namazına, sözü nerden gelir ?

Resim
Buyrun Cenaze namazına.. Sultan 4. Murad, kendi devrinde İstanbul’da içki ve tütünü zinhar yasak etmiş. Kahvehaneleri yaktırmış, ısrar edip emrine karşı direnenleri şiddetle cezalandırmış. Dört bir yana hafiyeler zaptiyeler saldırmış bütün bunlar yetmezmiş gibi bizzat kendisi de sık sık, tebdil-i kıyafet edip halkın arasında dolaşırmış. Ancak içki ve tütün müptelâsının gözünü korkutmak için, ne ferman, ne ip, ne kazık, ne zaptiye, ne de sultanın kendisi yeterli olmamış. Çeşitli semtlerde tütün içilen gizli yerler türediği haberi bizzat sultanın kulağına kadar gelmiş. Bunlardan biri de, Üsküdar’daki meşhur miskinler tekkesi civarında, birinin içinden diğerine geçilen bir evmiş. Evin yola bakan kısmı, meşru olan bildiğimiz kahvehane suretinde imiş. Amma içinden açılan bir başka kapı ile, tütünhaneye geçilirmiş. Sultan Murad, tebdil-i kıyafet ederek derviş kılığına girmiş ve sözü edilen mekana gitmiş. Kahveci Sultan’ı tanıyamadığı için buyur etmiş.Selam verip oturmuş, Kahveci yanına gelip

Dingo'nun Ahırı sözü nerden gelir?

Resim
Giren çıkanın belli olmadığı yerler için söylediğimiz Dingo’nun Ahırı’nın gerçekte var olduğunu biliyor muydunuz? Peki, Dingo’nun Ahırı nerede? Dillere pelesenk olan ‘’ Dingo’nun Ahırı’ ’ deyimi, 1800'lü yıllarda Taksim’de  a tlı tramvaylara duraklık eden Dingo adlı bir Rumun ahırından geliyor. Atlı Tramvaylar zamanında, tramvaylar 2 at ile çekilirken dik Şişhane yokuşunu çıkabilmek için Azapkapı’dan takviye at alarak yokuşu çıkabilirlermiş. Tramvay bu hali ile Taksim’e kadar gelir, burada çıkartılan atlar, günümüzde Taksim’de sular idaresi maksemi ile Fransız konsolosluğu arasında bir ahırda bir süre dinlendirilir ve tramvaya bağlanmadan boş olarak Azapkapı’ya götürülürlermiş. Taksim’deki bu ahırı Dingo işletirmiş. Başında bulunduğu ahırı meyhaneye giderken sık sık boş bırakan Dingo ahırda olmayınca atları dinlendirmek için diğer seyisler ahıra istedikleri gibi girer çıkarmış. Gün boyunca birçok seyisin ve atın girip çıkmasından dolayı da dilimize ‘’Burası  Dingo’nun Ahırı  mı?’’

Günümüz bazı kelimelerin öz türkçe anlamları

Resim
Ara ara bazı kelimelerin öz türkçelerini merak ederek baktığım Dîvânu Lugâti't-Türk, Orta Türkçe döneminde Kâşgarlı Mahmud tarafından   Bağdat'ta 1072-1074 yılları arasında yazılan Türkçe-Arapça bir sözlüktür.   Türkçenin bilinen en eski sözlüğü olup Batı Asya yazı Türkçesiyle ilgili var   olan en kapsamlı ve önemli dil yapıtıdır. Aşağıda bu kitaptan gözüme takılan bazı kelimelerin gümüzdeki anlamları ile birlikte bulabileceksiniz. Us = akıl demek , akılı çocuklara Uslu denir Ök anne demektir. Ökesi olmayana da öksüz denir. Kutun = günümüzde kadın, hatun olarak evrilmiştir Kuymak fili dökmek demektir, bu yüzden altın dökene kuyumcu denir Öz türkçede sineğe cibin denir, o yüzden de kulandığımız sinekliklere cibindirik denir “ Yen ” Gömleğin kolunun diirsekten bileğe kadar olan kısmına denir,  Kol kırılır yenin içinde kalır..   Eski türk inancına göre zamanı atlar sürerdi, at ile alınan mesafeyi anlatmak için “at sürümü 1 gün sürer ” denirdi ,   O yüzden günümüzde zamana sür

Pabucu dama atılmak sözü nereden gelir ?

Resim
  Osmanlı devrinde herkesin meslek ahlakı ilkeleriyle çalıştığı o dönemlerde bir zanaatkarın yaptığı işte ihmal veya hileye sapması nadir görülen hadiselerdendir. Çabucak bozulan, yırtılan veya çürüyen mallarda bir hile aranır, bulunursa kethüdaya şikayetle ilgilisinin cezalandırılması istenirmiş.   Takdir edilir ki ayakkabı imalatı bu tür şikayetlere açık bir meslektir. Kısa sürede eskiyen ayakkabının kullanım hatası mı, yoksa üretim hatası mı olduğu sık sık tartışma ve şikayet konusu edilmeye başladığı devirlerde, çürük çarık yapılan, çabuk sökülen yahut delinen ayakkabılar dolayısıyla kethüda sık sık çarıkçılar yiğitbaşısını çağırıp tahkikat yaptırır olmuş. Eğer bir imalat hilesi söz konusu ise ilgili usta çağrılır, esnafın ileri gelenleri, yiğitbaşı ve diğer meslek temsilcileri huzurunda kethüda tarafından tekdir edilir, aldığı ücretin müşteriye iadesi sağlanır, dava konusu olan ayakkabı da kullanılmamak için dama atılırmış. Damında çok ayakkabı biriken esnafda ayakkabı satmakta zo