Nazım Hikmet - İbrahim Balaban " Mapushane Kapısı"

 İbrahim Balaban

1941 Bursa Hapishanesinde yattığı sırada Nâzım Hikmet’i tanıdı, aynı yıl hapisten çıktı. Cezaevinden çıktıktan sonra evlendiği gün düğün evini basan hasmını öldürdü ve yeniden cezaevine girdi. 1942 ila 1944 ve 1947 ila 1950 yılları arasını Bursa Cezaevinde geçirdi. Kendisinden 20 yaş büyük Nâzım Ustaya çırak oldu.Resim yapmayı öğrenmek isteyen Balaban, Nazım Hikmet'e yönelttiği "Sen beni çıraklığa kabul ediyor musun?" sorusuna aldığı "Sen beni ustalığa kabul ediyor musun?" karşılığıyla, ünlü şaire çırak oldu. 


Nâzım Hikmet, aynı dönemde mahpus yatan Orhan Kemal’i hikâyeci, Balaban’ı ise ressam olarak yetiştirmek istiyordu. Balaban cezaevinde resmin yanı sıra felsefe, sosyoloji, ekonomi ve politika konularında bilgiler edindi.


Balaban anılarında ilk resim derslerini, Bursa’da Nâzım Hikmet’ten aldığını yazar. Yağlıboya alacak kadar parası olmadığı için boyalarını zeytinyağı ile karıştırarak kullanmıştır. (Balaban, 1998:26) İlerleyen zamanla, Nâzım Hikmet, ressam arkadaşına içinde boyaları ve fırçaları ile bir sandık hediye eder. Hapishane çıkışı kalacak yeri olmayan Balaban, Nâzım Hikmet’in annesi Celile Hanım’ın evine taşınır ve ilk resim sergisini Nâzım Hikmet’in önerisiyle burada açar. Ancak Celile Hanım, duvarların bu kadar çok tabloyu taşıyamayacağını söyleyerek itiraz etmiş ve sergi beklenenden erken bitmiştir. (Balaban, 1998: 209) Nâzım Hikmet, annesinin Kadıköy’deki evinde eşi Münevver ile birlikte yaşar. Münevver Hanım ile şair arasındaki aşk cezaevi günlerinde başlamıştır. Münevver Hanım’ın eski kocası, d Grubu kurucularından Nurullah Berk, cezaevine gelerek Nâzım Hikmet’i bu aşkı sonlandırması için ikna etmeye çalışmış, yine de bu ilişkinin önüne geçememiştir. 

(Balaban, 1998: 186)

Yine Balaban’ın aktardığına göre, Celile Hanım, resimlerin Balaban’a ait olmasından kuşkulanır ve oğlu Nâzım Hikmet’i sorguya çeker. Ayrıca evin sürekli konuklarından, Celal Esat Arseven’in eşi, Celile Hanım’ın yaptığı resimleri Balaban resimlerine benzetince, Celile Hanım, onu bir daha eve davet etmeme kararı alır.


Nâzım Hikmet, kendisi de resimle uğraştığı halde, hapishanede İbrahim Balaban’ın yetişmesini sağlamış, ilerleyen zamanda Balaban, Yaşar Kemal’in Köroğlu romanını resimlemiştir. Sanata aynı pencereden bakan sanatçılar  kendiliğinden bir araya gelmekte ve birbirlerinden etkilenmektedirler. Yine bu dönemde eski halk hikâyelerinin yeni bir okumayla gündeme geldiği bilinir. Halkın adaletsizlik karşısında verdiği mücadele, genişletilerek sınıf mücadelesine evrilir.


İbrahim Balaban'ın en bilindik tablolarından biri de “Mapushane Kapısı” 

İbrahim Balaban bu tabloyu Bursa mapushane müdür Münevver Aydın dan izin alarak, dışarı çıkıp Jandarma eşliğinde mapushane kapısında bekleyenlerin resmini yapmıştır.Görüş günü için gelmiş kapıda bekleyen kadınları resmeder. Tabloyu koşa koşa “Şiir babaya” ( Nazım Hikmet ) gösterir.Genelde yaptığı resimlere yorum yapan Nazım Hikmet bu tabloda sessiz kalır biraz inceler ve hücresine döner.15-20 Dakika sonra tekrar Balaban’ın yanına gelir ve “Bir şiir yazdım” der. Gördüğü tablodan çok etkilenmiştir. (1949 )




Mapushane Kapısı

Altı kadın vardı demir kapının önünde / beşi toprağa oturmuş, ayakta biri;

sekiz çocuk vardı demir kapının önünde/ besbelli henüz öğrenmemişler gülmeyi.

Altı kadın vardı demir kapının önünde / ayakları sabırlı, ellerinde keder,

sekiz çocuk vardı demir kapının önünde/ cin gibi bakıyor kundaktakiler.


Altı kadın vardı demir kapının önünde / sımsıkı gizlemişler saçlarını,

sekiz çocuk vardı demir kapının önünde / biri kavuşturmuş avuçlarını.

Bir jandarma vardı demir kapının önünde / ne dost ne düşman, nöbet uzun, hava sıcak.

Bir beygir vardı demir kapının önünde / nerdeyse ağlayacak.

Bir köpek vardı demir kapının önünde / burnu kara, tüyü sarı,

kamış sepetlerde yeşil biber vardı / torbalarda kömür, heybelerde soğan sarmısak.


Altı kadın vardı demir kapının önünde

ve demir kapının ardında beş yüz erkek vardı efendim;

altı kadından biri sen değildin, ama

beş yüz erkekten biri bendim…


İbrahim Balaban resimlerinde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle sergileri basıldı.

Davalar açıldı, yasaklandı. Sanırım günümüzden pek bir farkı yokmuş.


Adnycl


Nazım Hikmet ile ilgili diğer Hikayeler;




Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin.

Delivered by FeedBurner

http://facebook.com/adnycl.blog          

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mekke Allah'ın evi

Atatürk'ün az bilinen nadir fotografları

Haftanın Günlerinin Kelime Anlamları

Asıl adı Adela'ydı

Hüseyin Baradan ve eşi Hayriye Baradan

Şarap şişeleri neden 750 ml ?

Atatürk'ü Anlatan En İyi Kitaplar

Muhtar Çakmağı Hikayesi

Küçük bir kızın hikayesi

Putin’in Hikayesi