Celile Hanım ve Yahya Kemal
Celile Hanım ve Yahya Kemal
Celile Hanım, İstanbul sosyetesinin en çok tanınan kadınlarından biriydi
ve neredeyse tüm şehir, onun güzelliğinden bahsetiyordu.
Güzelliğiyle İstanbul’a nam salan Celile Hanım, 1900 yılında Osmanlı’nın ünlü valilerinden biri olan Hikmet Bey ile evlendi.
Ancak Celile Hanım (36) ile eşi, evlendikten 16 yıl sonra,
beraberlikleriyle ilgili sorunlar yaşamaya başladı.
Evliliklerinin meyvesi Nazım ise, o yıllarda genç bir çocuktu ve Bahriye’de okuyordu.
Genç Bahriyeli Nazım, Heybeli’de okuyor; haftasonları ailesinin yanına geliyordu.
Ve Yahya Kemal’den (32) de şiir dersleri alıyordu.
Yahya Kemal‘in şiir hocalığı yaptığı grupta, geleceğin ünlü şairi Nazım Hikmet dışında, bir de Necip Fazıl bulunuyordu.
Ve bir şekilde Nazım’ın annesi ile Yahya Kemal arasında başlayacak aşka, onun da ismi karışacaktı…
Celile Hanım’ın mutsuz evliliği, oğlu Nazım’ın şiir hocası olarak evlerine gelip giden
Yahya Kemal ile tanışınca; daha büyük bir sarsıntıya uğradı.
Yahya Kemal, Nazım’a ders verdikten sonra kalan zamanında, Celile Hanım’la sanat ve edebiyat hakkında uzun sohbetler ediyordu.
Aralarındaki yakınlık giderek arttı ve hatta aşka dönüştü. Celile Hanım’ın evliliği de, zaten daha fazla sürmeyecekti.
Celile Hanım, Yahya Kemal ile aralarında başlayan aşkın üstünden çok geçmeden, kötü giden evliliğini sonlandırarak eşinden boşandı.
Celile Hanım ile Yahya Kemal arasındaki yakınlık, bir süre sonra Nazım’ın öğrencisi olduğu Bahriye mektebinde duyuldu.
Hatta bu dedikodular yüzünden Yahya Kemal, bir süre okula gelmedi. Okula geldiğinde ise, yine gelecekte önemli şairlerimizden
biri olacak öğrencisi Necip Fazıl’dan şu alaycı cümleleri işitti:
“Hocam kibrit suyu içerek intihara kalkıştığınızı duyduk… Sınıfın bu durumdan duyduğu derin üzüntüyü size söylemek isterim…”
Necip Fazıl’ın, okulda yayılan aşk dedikodularıyla ilgili yaptığı bu imalı ve alaycı yorum; elbette cezasız kalmadı.
Bu cümlesi yüzünden genç Bahriyeli, okullarında “Kodes” adı verilen tahta dolaba cezaya gönderildi.
Celile Hanım ile Yahya Kemal arasındaki tutkulu aşktan tabii ki Nazım’ın da haberi oldu.
Genç Nazım, bu aşka olan tepkisini göstermek için, öğretmeni Yahya Kemal’in paltosunun cebine bir not bıraktı:
“Hocam olarak girdiğiniz bu eve, babam olarak giremezsiniz.”
Nazım’ın bu ağır cümlesi üzerine Yahya Kemal bir parça geri çekildi; evlilikten zaten oldum olası korkuyor, bu fikre bir türlü yanaşmıyordu.
Oysa Celile Hanım, ortalıkta dolaşan dedikoduları onaylarcasına kocasından boşanmış, onunla evlenmek istiyordu.
Ne yazık ki, Yahya Kemal’i, Celile Hanım’a duyduğu büyük aşk bile ikna edemedi evliliğe.
Yahya Kemal, onu deliler gibi kıskanıyor;
kıskançlığın doruklarına çıktığı bir anısınını şöyle anlatmış usta şair,
Bir gece Ada Oteli’nde otururken, yandaki iki kişinin ‘Berlin Büyükelçisi bu gece davet veriyor…
İstanbul’daki bütün güzel kadınlar davetli’ lafını ettiklerini duydum…
Müthiş bir acıyla yerimden kalktım…
İskeleye doğru gittim… Son vapur çoktan kalkmıştı…
Sert bir lodos esiyordu… Deniz karmakarışıktı, ancak ne olursa olsun, sandalla Maltepe’ye geçmeye karar verdim…
Sandalcılara gittim, yanaşmıyorlardı…
Çok para verince biri ikna oldu…
Açıldık, bir süre sonra lodos büsbütün arttı…
Denizde çalkalanıp duruyorduk… Sandalcı bana küfretmeye başlamıştı…
Ölmek üzereydik, ama ben sadece sevgilimin katıldığı geceyi düşünerek müthiş
bir kıskançlık duyuyor ve bir an önce orada olmak istiyordum…
Sırılsıklam Maltepe’ye gelebildik…
Hemen bir kahvehaneye gidip, araba bulmaya çalıştım…
Yoktu…
Bunun üzerine Maltepe’den Bostancı’ya yürümeye karar verdim…
Tren yoluna çıkarak koşmaya başladım…
Maltepe-Bostancı arasının bu kadar uzun olduğunu o zamana kadar fark etmemiştim…”
“Kan ter içinde Bostancı’ya geldim…
Vakit hayli geçti…
Karakola gittim. ‘Bana bir araba bulunuz hastam var’ dedim…
Aradılar taradılar birini buldular..
Yine bir sürü para verdim…
Arabayla yola koyuldum…
Kadıköy, oradan Üsküdar… Karşıya geçtim. Doğru Nişantaşı!.. Sevgilimin oturduğu apartmanın kapıcısı ahbabımdı. Penceresini vurarak onu uyandırdım. ‘Benimki evde mi’ diye sordum?
Adam halime bakıp şaşırdı: ‘Evde, bu akşam çıkmadı!’ dedi, ‘Ne diyorsun?’diye bağırdım.Bütün katettiğim mesafe sanki başıma yıkılmıştı. Eve kaçta geldiğini araştırttım…
Sözüne inanamıyordum. ‘Çık bir bak! Evde mi?’ diye adamı zorladım…
Adam çarnaçar çıktı. Bir münasebetle hizmetçisine sormuş uyuyor! demiş… Geldi haber verdi… Sanki dünyalar benim oldu…
Apartmanın karşısında bir arabacı meyhanesi vardı. Orada sabaha kadar içtim…
Sabahleyin, doğru eve çıktım… Benim halim berbat. Toz toprak içinde olduğumu görünce şaşırdı ve hemen anladı… Sarmaşdolaş olduk…”
Celile Hanım ise adada yaşayan sevgilisini, Nişantaşı’ndaki evinde bekliyor;
onunla birlikte gelecek hayalleri kuruyordu.Son bir defa konuşmak için Adaya giden
Celile hanım net bir cevap alamayınca tekrar dönmemek üzere Parise gitme kararı alır.
Ada’dan son gemiyle İstanbul’a dönme üzere uzaklaştığı esnasında Yahya Kemal yaşadığı çaresizliği aşağıda ki dizelerde anlatır…
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden
Benzer Hikayeler ;
Cevriye bir hayat kadınıdır
Nazım Hikmet - Orhan Kemal (Mehmet Raşit Öğütçü)
BİR KIZ KULESİ ÖYKÜSÜ
Yorumlar
Yorum Gönder