Ünlü Şair ve Şarkıcı
Aydın'da tren istasyonunda çalışan baba kaza sonucu vefat eder.
Sonra evleri bir yangında kül olur.
Anne, çocuğunu alıp iş bulma ümidiyle İzmir’e taşınır. Ama nafile...
Anne, parasızlıktan oğlunu yetimhaneye bırakmak zorunda kalır.
Çocuk büyür okuldan arta kalan vakitlerinde
kah hırdavatçıda kah elektrikçide çıraklık yapar,
Fransızca öğrenmeye çalışır. Gitar dersleri alır.
Askerliğini Akhisar Orduevi'nde müzisyen olarak yapar.
Tezkereden sonra İzmir Kordon’daki Marmara Gazinosu’na girer.
Şarkı söyleyip, gitar çalarak para kazanır.
İzmir’den sonra İstanbul’da çeşitli gazinolarda boy gösterir.
Ankara’dan davet alır. Maltepe’deki Bomonti Gazinosu’nda çalıp söyler.
Henüz tanınan bir şarkı değildir, az kazanır.
Kalacak yer bakar "En ucuz yer neresi?" diye sorar,
"Hergele Meydanı’na git" derler.
Gider, kötü bir pansiyonda, tek göz oda bulur.
Fakat bir oda arkadaşıyla kalmak zorundadır.
Bu, kirayı bölüşecekleri için iyidir,
fakat kim olduğunu bilmediği bir adamla kalacağı için de endişeli.
Sabaha kadar Bomonti’de çalıp söyler, gün ağarınca pansiyona gidip yatar.
Oda arkadaşı tam tersi saatlerde kullanır odayı.
Adam memurdur, sabahın köründe işe gider, gece gelip yatar.
Biri memur, diğeri müzisyen...
Aylarca birlikte kalırlar ama bir türlü denk gelip tanışamazlar.
Sonunda bir gün denk gelirler, konuşurlar, severler bir birlerini.
Tesadüf o ki, ikisi de yıllar içinde Türk sanat hayatına damgasını vuracaklardır.
Memur, bir gün Bomonti’de oda arkadaşını dinler ve büyülenerek şöyle der:
"Yurt dışına gidersen sesinin kıymetini bilirler, imkanın varsa git!"
Şarkıcı Ankara’dan sonra İstanbul Maksim’de çıkmaya başlar.
Ünlenir yavaş yavaş. Patron 20 lira maaş vermektedir.
O 30 lira yapılmasını ister. Velhasıl anlaşamazlar.
Şarkıcının aklına pansiyondaki memurun sözleri gelir,
şansını denemek için Fransa’ya gider.
Paris’te Jezabel şarkısıyla dikkatleri üzerine çeker.
Monte Carlo’da ses müsabakasında birinci olur.
Şöhretin kapıları açılır.
Fecri Ebcioğlu onun için şarkılar yazar.
Yetimhanede kalırken öğrendiği o Fransızcasıyla,
Fransızlara Fransızca şarkılar söyler,
tüm dünya bizim yetimhanede büyüyen şarkıcıyı tanır.
Vatana, millete, İzmir’e, e haliyle Atatürk’e aşıktır.
Bir gün Charles Anzavour; Türkler hakkında ileri geri konuşur,
bizimki dayanamaz ve yumruk atıp karakolluk olur.
Fransa’da 15 yıl içinde 32 film çevirir,
Brigitte Bardot ile birçok filmde başrol oynar,
Bardot’nun en yakın arkadaşlarından biri olur.
Yetimhanede okurken kendisini geliştiren bu kişi
bir başarının örneği olarak karşımıza çıkar.
Ankara'daki iki oda arkadaşının vefatı da aynı şekilde olur.
Şarkıcı İstanbul Yeşilköy Havalimanı'nda
beyin kanaması geçirerek hayatını kaybeder,
memur ise çukura düşüp beyin kanaması geçirir.
Peki kim bunlar?
Şarkıcı: Dario Moreno (Gerçek adı David Arugete).
Memur (PTT'de): Şair Orhan Veli.
Yorumlar
Yorum Gönder