Erzurum'un yetiştirdiği bestekar ve saz sanatçılarından birisidir. Erzurum ismini taş plaklara kadar taşımıştır. 8 yaşlarında, kendisinde gelişen müzik zevkini tef ve davul çalarak ilerletmeye başlamıştır. İlk önce Erzurum çalgısı olarak bilinen"mey"ile çalmağa başlamıştır. Zaman geçtikçe, plaklardan duyduğu şarkılarla birlikte çalınan keman ve uda merak salmış, edindiği keman ile kendi kendine çalışıp ilerletmiştir.
Gittikçe müziğe karşı ilgisi artan Haydar Telhüner, o zamanki Erzurum lisesi müdürü Murat Uraz'ın yardımıyla, okulda müzik derslerine devam etmiş, bu sayede notasını ilerletmiştir. Bir zaman Erzurum öğretmen okulu'na devam etmiş, ancak musikiye olan ilgisi yüzünden, okulu terk etmiş, müzik sahasında ilerlemiştir. ilk eserini 1930 yılında yaptığı beste ile vermiştir. Soldukça günün matemi altında çiçekler.
“hüsnüne güvenme ey ruy-i mahım” ,
“vurma avcı vurma kalbim yaralı”,
“sen seher yelisin esersin serin”,
“eşini kaybetmiş bir garip kuşum”,
“şafak söktü yine sunam uyanmaz” ve
“palandöken dağlarının yaylası”,
sanatçının eserlerinden sadece birkaçıdır.
"Uyan sunam uyan" günümüzde bilinen eserlerinden biridir.
şafak söktü yine sunam uyanmaz
hasret çeken gönül derde dayanmaz çağırırım sunam sesim duyamaz uyan sunam uyan derin uykudan
bunca diyar gezdim gözlerin için niye küstün bana el sözü için dilerim senin de sızlasın için uyan sunam uyan derin uykudan
çektiğim gurbet elinden usandım gurbet elinden hiç kimse bilmez dilimde uyan sunam uyan, derin uykudan
Reisicumhur Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Atatürk Atatürk ve Zsa Zsa Gabor Selanik Askeri Rüştiyesi'nde dosyasına düşülen not ile: ''Çok zeki, fakat asabi ve fazla samimi olunması imkansız bir genç." (1283) Atatürk'ün, gece yarısından sonra Ankara'nın Tahtakale bölgesinde çıkan yangın yerine gelişi ve alınan önlemleri denetlemesi, yanında bulunan kişi Kılıç Ali, 18 Temmuz 1929. 1936, İstanbul. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Florya'da. 1928, Ankara Mustafa Kemal Atatürk'ün, Marmara köşkü’nün balkonunda çekilmiş fotoğrafı. (1929) Atatürk'ün çoğu kişisel ve özel koleksiyonlarda az yayımlanmış fotografları. Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı sırasında çekilmiş bir fotoğrafı. 1914, Sofya. Osmanlı ateşesi Yarbay Mustafa Kemal Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin. Delivered by FeedBurner
Aslında bizim çoğunlukla ve hatalı olarak Batı medeniyetlerine atfettiğimiz ve bir türlü anlam veremediğimiz haftayı Pazar ile başlatmak , Ortadoğu’da da (en azından bir zamanlar) oldukça yaygınmış! Haftanın günlerinin neredeyse tamamı Farsçadan birebir alınmış. Pazar ba : yemek, zar : yer. Yemek yeri. (Yeri gelmişken, lalezar: lale bahçesi, gülizar: gül bahçesi demek!) Pazartesi Pazar’ın ertesi. (Ertesi ise tamamen Türkçe kökenli) Salı İbranicede üçüncü anlamına geliyor. Ayrıca Arapçada da “selase” üç, üçüncü anlamında kullanılıyor. Çarşamba Çar’ı şimdiye dek defalarca yazdım, bunu kendiniz çıkardınız diye umuyorum. Ama “şenbe” Farsçada gün demek, ki bu birçok şeyi açıklıyor. Çar + şenbe= Çarşamba, dördüncü gün! Perşembe Yine Farsça kökenli, penç + şenbe = penç Beş. şenbe gün, Perşembe; beşinci gün demek. Cuma Toplanmak, birleşmek, bir araya gelmek anlamlarına gelen bu kelime, ibadet amaçlı toplanmayı anlatıyor. Bir küçük ipucu da buraya gelsin; c ve m seslerind...
Mekke Allah'ın evi değildir.Allah kişi değildir ki evi olsun. O ev Hz. İbrahim'in Hacer ile ondan doğan İsmail için yaptığı evdir. Hiçbir kutsallığı yoktur. Peki! Hacer kimdir? (Kuranda ismi geçen Mısırlı kadındır. Çocuğu olmayan Sare tarafından İbrahim'e sunulduğunda henüz genç yaştaydı; İsmail'i doğurdu. İslam kaynaklarına göre, Mısır firavunlarından Senan bin Ulvan'ın İbrahim'in karısı Sare'ye hediye ettiği bir köledir. İbrahim, çocuğu olmayan Sare'nin izniyle Hacer'le evlenir. Peki! İbrahim kimdir? Urfalı bir Aramidir. Hz. Muhammed'den 2500 yıl önce yaşamış Yahudilerin atası, İsrail'in kök kurucusudur. O dönemde İslamiyet yok ki Müslüman olsun. Put perestti. Peki! Herkesin ona tapmasını istediği putunun adı neydi? Ellah(Allah). Peki! Erkeklerde sünneti çıkaran kimdi? İbrahim. Peki! Sünnet olmayan kişi kimdi? İbrahim? (Abraham) Peki! Sünnet ne anlama gelir? Ben de İbrahim'in putuna inanıyorum demektir. Peki! Biz kimiz? Türk. (Neden ...
Yegâne : Farsçadaki “yek” kökünden geliyor. “Bir” ve “tek” anlamına gelen yek kelimesinden, yegâne, biricik kelimesi türetiliyor S ehpa : Arapçada "Se" den gelir üç demek (Yek, Dü, Se) Üç ayaklı Çardak : Arapçada "Çar" dan gelir dört demektir. Dört ayaklı Resim : Arapça rsm kökünden gelen rasm رسم " 1. iz, ayak izi, işaret, simge, damga, mühür, 2. suret, 3. resmi tören, ayin" sözcüğünden alıntıdır. Çerçeve : Farsça çārçūbe چار چوبه çar-çevre "dört çubuk, dörtgen, " sözcüğünden alıntıdır Cambaz : Farsça kökenli, can + baz bileşmesinden oluşmakta. Canı ile oynayan anlamına geliyor. Tıpkı “düzenbaz” ın düzen ile oynayan, “kumarbaz” ın kumar oynayan demek olması gibi. Sarhoş : Farsça kökenli sar, ser – yani baş, kafa kelimesinden başlanmış ve iyi, güzel anlamına gelen hoş ile bitirilmiştir. Yani sarhoş, bildiğimiz, sokak jargon...
Küçük bir kızın hikayesi Babası Ahmet Naci Bey, II. Abdülhamit Dönemi Ayan Meclisi Azası Mehmet Galip Bey’in oğludur, varlıklı bir aileye mensuptur. Ahmet Naci Bey’i eğitim için İskoçya’nın Glasgow şehrine gönderir ailesi. Eğitimini tamamlayıp ülkesine dönmeye hazırlanırken Londra’da katıldığı bir davette Olga Cynthia ile tanışır, birbirlerine kısa sürede aşık olurlar. Olga Cynthia’nın ailesinin gezginci bir tiyatro kumpanyası vardır. Olga’nın babası genç yaşta ölünce, annesi beraber olduğu erkekle Avustralya’ya kaçar, kızını annesine bırakır. Anneannesi de Olga’yı 16 yaşında evlendirir, ama kocası I. Dünya Savaşı’nda askere alınır ve bir daha geri dönmez. Olga, Ahmet Naci Bey’in evlenme teklifini kabul eder, ancak yalnız değildir, bir de oğlu Jack vardır. İstanbul’a dul, çocuklu bir İngiliz gelinle dönen Ahmet Naci Bey’i ailesi hoş karşılamaz. Olga her şeye göğüs gerer, hatta sevdiği adam uğruna kara çarşafa bile girer. Müslüman olur ve Nadide ismini alır. Nüfus cüzdan...
Ara ara bazı kelimelerin öz türkçelerini merak ederek baktığım Dîvânu Lugâti't-Türk, Orta Türkçe döneminde Kâşgarlı Mahmud tarafından Bağdat'ta 1072-1074 yılları arasında yazılan Türkçe-Arapça bir sözlüktür. Türkçenin bilinen en eski sözlüğü olup Batı Asya yazı Türkçesiyle ilgili var olan en kapsamlı ve önemli dil yapıtıdır. Aşağıda bu kitaptan gözüme takılan bazı kelimelerin gümüzdeki anlamları ile birlikte bulabileceksiniz. Us = akıl demek , akılı çocuklara Uslu denir Ök anne demektir. Ökesi olmayana da öksüz denir. Kutun = günümüzde kadın, hatun olarak evrilmiştir Kuymak fili dökmek demektir, bu yüzden altın dökene kuyumcu denir Öz türkçede sineğe cibin denir, o yüzden de kulandığımız sinekliklere cibindirik denir “ Yen ” Gömleğin kolunun diirsekten bileğe kadar olan kısmına denir, Kol kırılır yenin içinde kalır.. Eski türk inancına göre zamanı atlar sürerdi, at ile alınan mesafeyi anlatmak için “at sürümü 1 gün sürer ” denirdi , O yüzden...
Atatürk fotoğrafları arasında en bilineni: 29 Ekim 1923 günü meclisten çıkış Hepimizin bildiği o ünlü “Meclis fotoğrafında” saklanan öykü ise Mustafa Kemal’in babacan tavrını sergiliyor. Bilmelisiniz ki o bilindik fotoğrafın öyküsü pek bilinmeyenler arasında yer alıyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük komutanlarından biri olan Fevzi Çakmak ’ın kızını evlendirdiği gecedeyiz. Kalabalık arasında Atatürk’ün dikkatini çeken bir çocuk var. Elinde fotoğraf makinesiyle şipşak fotoğraf çeken çocuğun yanına giden Başkomutan, çocuğun adını sorar. Ali Rıza , heyecanlanır ve bir anlık yutkunmanın ardından cevap verir. Cevabından sonra Paşa’nın şen kahkasıyla karşılaşır. Paşa, söze; “Benim babamın adının da Ali Rıza olduğunu biliyor musun?” sorusuyla devam eder. Üsküp’lü Ali Rıza, şaşkın ve bir o kadar gururlu dakikalar içinde Atatürk’ün fotoğrafçısı olma teklifini direkt birinci ağızdan alır. Paşa’nın bir şartı vardır; ona artık “Sarı” ...
Meşhur kolonyacı Eyüp Sabri Tuncer, iflasın eşiğinde olduğunu söyleyerek, Vehbi Koç'tan borç ister. Vehbi Koç, "Altı ay dayanabilir misin" diye sorar. "Dayanırım" der Eyüp Sabri. Öyleyse dinle der Vehbi Koç: "Sana borç vermeyeceğim. Ama bedava akıl vereceğim. Bana hediye getirdiğin şu kolonya şişesinin deliği çok küçük. Hemen imal ettiğin ve piyasaya sürmediğin kolonya şişelerinin deliklerini büyüt sürümü artır. Bir ay sonra.. "Satışları hızla artan Eyüp Sabri bir kaç ay içinde iflastan kurtulur." Hikayelerden haberdar olmak için email adresinizi girin. Delivered by FeedBurner
Mareşal Fevzi Çakmak. Kendisi Atatürk dönemi Türkiye'sinin Genelkurmay Başkanı'dır. Devrimci-yenilikçi bir zihniyetten ziyade muhafazakar zihniyete sahip biridir. Atatürk ona çok büyük bir saygı, hürmet ve güven beslerdi. Atatürk'ün kütüphanecisi Nuri Ulusu'nun aktardığına göre Atatürk, Çankaya Köşkü'nde yalnızca Fevzi Çakmak'ı kapıda karşılardı. Sofrasında alkole sıklıkla yer veren Atatürk, Fevzi Çakmak geldiği zaman sofraya alkol almazdı. Atatürk'ü özel kalem müdürü Hasan Rıza Soyak'ın aktardığına göre ise Atatürk, kendisinden sonra Fevzi Çakmak'ın Cumhurbaşkanı olmasını istiyordu. NOT: Fevzi Çakmak Türk iç ve dış politikalarında daima Atatürk'ün destekçisi bir isim olmuştur. Örneğin Musul'un geri alınması için planlanan Musul Harekatı'na Kazım Karabekir gibi çeşitli isimler karşı çıkarken, Fevzi Çakmak bu kararda Atatürk'ün arkasında durmuştur. Musul meselesinin konuşulduğu bir tartışmada Kazım Karabekir, "Musul Hareka...
Yorumlar
Yorum Gönder