28 Ağustos 1922 - Büyük Taarruz’un üçüncü günü

 Büyük Taarruz’un üçüncü günü. Kocatepe’de portatif bir tahta masaya serilmiş harita başında Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet paşalar ile Garp Cephesi Kurmay Başkanı Albay Asım (Gündüz) Bey, durumu görüşüyorlar. Cephe yarılmıştı ve Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki 1. Ordu batıya doğru çekilen Yunan kuvvetlerini hızla takip ediyordu. Yakup Şevki Paşa Komutasındaki 2. Ordunun karşısındaki Yunan cephesinin Afyonkarahisar kesimi boş kalmıştı. Buradaki Yunan kuvvetlerini geri püskürtmek için 2.Ordu’nun biraz ilerlemesi yetecekti.

Durumun Yakup Şevki Paşa’ya telefonla bildirilmesi kararlaştırıldı. Albay Asım Bey arayıp durumu anlattı. Yakup Şevki Paşa itiraz etti: “Benim cephemden çekilen yok. Yunanlılar yerlerinde duruyorlar. Harekete geçemem.” dedi. Güneyinde geçilemez denilen Afyonkarahisar müstahkem mevkiinin 1-2 günde yıkılabileceğine inanmadığı için durumu kabullenemiyordu. Ordusunun Kurmay Başkanı Albay Hüseyin Hüsnü (Erkilet) Bey’e döndü: “Güya Yunanlılar Afyonkarahisar’dan çekiliyormuş. Yalan!”

Yakup Şevki Paşa’nın cevabı İsmet Paşa’yı kızdırdı. Mustafa Kemal Paşa: “Kolayı var. Hareket emrini doğrudan kolordu komutanlarına ver. Yakup Şevki Paşa da ordusunun peşine takılsın.”dedi.


Fevzi Paşa: “İşte bu kadar” diye bir kahkaha attı.

Böylece 2. Ordu kolorduları Şükrü Naili Albay’a ve Kazım (İnanç) Paşa emirleriyle batıya doğru harekete geçti. Yakup Şevki Paşa da harekata katılmak zorunda kaldı. Cephenin güneyinin yarıldığı ve Yunanlıların hızla geri çekildikleri günde karşısındaki Yunan kuvvetleri azdı ve çok geniş bir cepheye yayılmışlardı ayrıca geceden beri mevzilerini boşaltıp, geri çekilmeye başlamışlardı. Batıya doğru hiçbir çatışma olmadan yirmi kilometre yol yürüyerek Kazuçuran ve Gazlıgöl bölgelerine ulaştılar. Bu yürüyüş sırasında hiçbir Yunan kuvvetine rastlamadılar. Hâlbuki on kilometre daha yürümüş olsalardı, Resulbaba Dağı kuzeyinde Yunanlılara yetişecekler ve önlerini keseceklerdi. Bu durumda ertesi gün yani 29 Ağustos 1922 günü Yunan kuvvetleri doğudan 2. Ordu, güneyden 1. Ordu tarafından kuşatılacaklar ve belki zafer bir gün önce gerçekleşecekti.


Ertesi gün Fevzi Paşa, Yakup Şevki Paşa’nın savaş idare yerine gelmişti. İki paşa kucaklaştılar kurmaylar paşaların çevresini sardı. Hepsinin yüzü parlıyordu.

Fevzi Paşa’nın açıklamasını dinleyen Yakup Şevki Paşa, “…Yani Afyon cephesini yardık, düşman ordusunu üçe böldük ve dört günde düşmanın iki kolordusunu kuşatacak duruma geldik ha?” dedi. Hayretler içerisindeydi.

Fevzi Paşa güldü: “Evet paşam.”

Yakup Şevki Paşa, hala anlayamamıştı, “Ben tecrübesiz, kararsız, korkak bir asker değilim…” dedi kendine dargın bir sesle, “…ama ne iddia ettimse tersi çıktı. Neye karşı durdumsa mahcup oldum. Yahu, bu mucizenin sırrı ne?”

Fevzi Paşa, Yakup Şevki Paşa’nın elini okşadı ve sorusunu cevapladı: “Mustafa Kemal Paşa.”

Yakup Şevki Paşa, cepheyi ziyaret eden Mustafa Kemal’le karşılaşır karşılaşmaz: “Paşam! Sen haklı çıktın! Ver elini öpeyim!” dedi. Mustafa Kemal: “Estağfurullah! Ben sizin ellerinizden öperim.” (Yakup Şevki Paşa daha kıdemli olduğu için) diye cevap verdi. Yakup Şevki’nin : “Bu zafer, senin azmin sayesinde kazanıldı.” Sözüne Mustafa Kemal: “Hayır Paşam! Bu zafer, milletin gayreti, sizin emeklerinizle kazanıldı. Bu zafer, hepimizin!” yanıtını verdi.Yakup Şevki ısrar etti: “Sana son bir kez daha itiraz edeceğim. Benim gibilere kalsa, daha yerimizde sayıyorduk. Sen, bu millete Allah’ın bir lütfusun!”


Yakup Şevki Paşanın tersi çıkan iddiaları nelerdi?

Büyük Taarruz öncesi karargahta Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığındaki toplantıda Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Cephe Kurmay Başkanı Asım Bey, 1. Ordu komutanı Sakallı Nurettin Paşa 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa ile 1. Kolordu Komutanı Albay İzzettin 4. Kolordu Komutanı Albay Kemalettin Sami ve Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa vardı. Çok uzun yıllar sonra Türk ordusu ilk kez taarruz edecekti. Taarruz eden ordunun savunmadaki ordudan daha güçlü olması askerliğin demir kuralıyken, düşman sayıca ve ateş gücü bakımından Türk ordusundan daha üstündü. İyi eğitim gördüğü biliniyordu. Afyon tahkimatının gücü hakkında ürkütücü söylentiler vardı. Haklı olarak gergin ve heyecanlıydılar.


Plan sade, çok etkili ve riskliydi.

Yakup Şevki Paşa ümitsizce gözlerini kapadı. Süvari Kolordusu’nun harekatı sürdürebilmesinin cephenin yarılmasına bağlı olması Fahrettin Paşayı düşündürmüş, Sakallı Nurettin Paşa planı öğrenmiş ve içine sindirmişti.

Yakup Şevki Paşa, “Ben düşüncelerimi İsmet Paşa’ya daha önce hem yazmış, hem de söylemiştim…şimdi, izin verirseniz, kısaca tekrarlamak istiyorum.” dedi,

“Buyrun.”

“Yüz bine yakın insanı, Afyon’un kuzeyinden güneyine kaydıracaksınız ve düşman bunu sezmeyecek. Buna imkan yok! Baskın niteliği kaybolduğu zaman da, bu planın anlamı ve değeri kalmaz. Ben bir taburun yerini oynatıyorum, düşman uçağı ertesi sabah bu değişikliği saptıyor.”

İsmet Paşa, “Düşmanın anlamaması için her önlemi alacağız, merak etmeyin.”

Yakup Şevki Paşa: “Görürüz…” Asık suratla devam etti: “…Nakliye kollarımız da yetersiz, yürüyen orduya cephane yetiştirebilmeleri mümkün değil…”

Mustafa Kemal Paşa gülerek: “Biz de cephane ikmalini düşmandan yaparız Paşam.”

Yakup Şevki Paşa’nın yumuşamaya hiç niyeti yoktu: “…Afyon tahkimatını da incelettim. Biz burayı öyle bir günde, iki günde yaramayız. Hayal görmeyelim. Ayağı çarıklı askerle, o sarp, vahşi arazide, düşman mevzilerinin ve direnç merkezlerinin karşısında çakılıp kalırız. O zaman ne olacak? Düşmanın ihtiyat kolordusu yetişip savaşa katılacak. Böyle olunca cepheyi yarmaya gücümüz yetmez. Ayrıca düşman savaş sanatı gereği, Afyon’un kuzeyinden Akşehir yönüne doğru taarruza geçerse bizi iyice güneye atar. Konya yönü açık kalır. Ordu, dava, belki de memleket elden çıkar.”

Mustafa Kemal Paşa, yüzünün çizgileri kıpırdamadan: “Peki, ne yapmamızı tavsiye edersiniz?” diye sordu.


“Uygun bir yerde cepheden taarruz ederiz. Düşmanla eşit şekilde savaşırız. Geri çekilirse takip ederiz. Çekilmeye zorlayamadığımız yerde durur, tekrar hazırlanır, yeniden taarruz ederiz. Böylece tek dayanağımız olan orduyu tehlikeye atmamış oluruz.”


“Bu tarz bir savaşla kesin sonuç alınabilir mi?”

“Alınamaz ama yenilsek bile ordu elde kalır.”

Yakup Şevki Paşa, Harbiye’de bir süre strateji öğretmenliği yapmıştı. Bu yüzden “hoca” diye anılır, düşüncelerine saygı gösterilirdi. Ama konuştukça cesaretini kaybetmiş olduğu, düşüncelerinin eskidiği anlaşılıyordu.

İsmet Paşa: “Uğraşa uğraşa, ancak bir yılda, düşmanla az çok denk bir hale gelebildik. Bunu memleketin imkanlarını sonuna kadar zorlayarak elde edebildik. Bir daha bu gücü yaratamayız. Bu yüzden bu sefer kesin sonuç almak, savaşı bitirmek zorundayız. Bunun için de, tehlikesine rağmen, bu planın uygulanmasından başka çare göremiyorum.”

Başkomutan “Ben de”

Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa: “Ben de başka çare göremiyorum.”

Yakup Şevki Paşa, geri çekilmedi, bir kez daha itiraz etti: “Yapmayın. Türk milletinin bütün varı bundan ibaret. Askeri, topu, tüfeği, cephanesi işte bu kadar. Şimdi siz onu bir noktaya yığarak tehlikeye atıyorsunuz. Buna razı gelemem.”

Mustafa Kemal’in sesi kesinleşti: “Varımız bundan ibaretse, kesin sonucu bununla almak zorundayız.”

“Buna karar verenler tarihe karşı, büyük vebal altında kalırlar. Adama vatan haini derler. Hepimizi meclisin önünde asarlar.”

“Korkmayın Paşam. Tarihe ve millete karşı bütün sorumluluk bana aittir.”

Hava çok gerilmişti. İsmet Paşa ayağa kalktı, Mustafa Kemal Paşa’ya döndü: “Paşam, Arkadaşımız, izniniz üzerine düşüncelerini serbestçe arz etti. Yoksa, Başkomutanımız olarak vereceğiniz her emri, tıpkı kendi düşünce ve inancımız gibi gibi canla başla yerine getireceğimizden emin olabilirsiniz.”

Gözler Yakup Şevki Paşa’ya döndü. Paşa, önüne bakarak, ağır ağır, “Dünya savaşındaki talihsizlikler benim neslimi galiba biraz fazla ihtiyatlı yaptı…”diye mırıldandı, “…kaygılarımı korumakla birlikte Başkomutan’ın vereceği emirlere tereddütsüz uyacağım tabiidir.”

Gerginlik azalmıştı. İsmet Paşa yerine oturdu. Mustafa Kemal Paşa, 

“Teşekkür ederim…”dedi, “…öyleyse şimdi planın ayrıntılarına geçiyoruz.”





Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin.

Delivered by FeedBurner

http://facebook.com/adnycl.blog          

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk'ün az bilinen nadir fotografları

İzmir'in Semt Adları Nereden Geliyor

Bir Bornova Hikayesi

Haftanın Günlerinin Kelime Anlamları

Muhtar Çakmağı Hikayesi