Enver Paşa ve Naciye Sultan
1909 yılının sonunda Naciye Sultan 12 yaşında Enver Paşa ise 28. Kendisinin askeri kimliğinin yanında bir de siyasi kimliğe ihtiyaç duyuyor ve Naciye Sultan ile evlenmeye böyle karar veriyor. Çünkü Naciye Sultan padişahın kardeşinin kızı. Tam 6 sene nişanlı kalıyorlar, Enver Paşa nişanlısının resmini 2. yılın sonunda Edirne’yi almasına hediye olarak alıyor.
Enver Paşa’nın, o gün yazdığı bir mektupta “Sizi gördüğüm zaman ne hisse kapılacağımı tahmin dahi edemiyorum” diyor ve ekliyor: “Resminizi ne yaptığımı biliyor musunuz? Büyük yazı masamın ön gözüne koydum. Günde bilmem kaç defa açarak, kalbim çarparak seyrediyor, sonra öpüp kilitliyorum. Fakat en meşgul zamanlarımda bile fasılaların on dakikadan fazla olmadığını söylersem gülmezsiniz değil mi ruhum?”
Mektuplardan anlaşılabileceği gibi kendisi çılgın bir aşık, 400'den fazla mektup yazıyor, en büyük korkusu ile eşinin onu aldatması. Mektuplarında gece kabus gördüğünü ve onu aldattığını gördüğünü anlatıyor. Beni aldatma diyor. Nihai amacı olarak bir İslam imparatorluğu kurup, Naciye’nin ayakları altına sermek istiyor.
Mustafa Kemal’de Vahdettin’in kızı ile evlenmek istiyor.(*) Ama aşık olduğundan değil, yine tamamen siyasi, Enver Paşa’nın biraz yolundan gitmek istiyor fakat olmuyor.
Kız kuzenine aşık ve kuzeni ile evleniyor. Konu da öyle kapanıyor zaten.
Siz aşk hikayesini ve 400'den fazla olan mektuptan derlenerek yazılan kitabı okuyun,
Ben sizi biraz işgal gününe götüreyim…
İşgal 13 Kasım 1918'de başlıyor ve 6 Ekim 1923'e kadar devam ediyor. İlk yaptıkları şey, Misak-ı Milli’yi kabul eden, tüm Türk milliyetçi milletvekillerini tutuklatma kararı almak oluyor. İtalyanlar ve Fransızlar her zaman daha insaflıyken, İngilizler çok daha sertler. Hatta İtalyanların anadoluya gönderilen silahları görmezden gelip yardım ettiği bile söyleniyor.
İngilizler, 9 Mart 1920’de milliyetçilerin toplandığı Türk Ocağı merkezini basıyorlar, bütün devlet binalarını ve karakolları denetim altına alıyorlar. İtilaf Kuvvetleri Kumandanı İstanbul’daki yüz elli Türk aydınını tutuklatıyor. Aynı gün İtilaf Devletleri kuvvetleri Letafet Apartmanında 8 Türk’ü öldürüyor. 16 Mart 1920’de sabah 5.45’de İngiliz askerleri Şehzadebaşı’ndaki Karargâh Birliği Karakolu’na geliyor ve askerlerimizin uyuduğu koğuşa girip, yataklarında uyuyan askerlere ateş açarak 9’unu öldürüp 10’unu yaralıyor. 18 Mart 1920′de İngilizler, meclisin etrafını makineli tüfeklerle sararak, toplantı halinde bulunan milletvekillerinden bazılarını tutuklayıp, sürükleyerek götürüyorlar.
İşgal demek sadece devlet binaları, devlet mallarına el koymak değil biliyorsunuz. Direk halkın mallarına da el koymuşlar. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan askerleri, özellikle Beyoğlu bölgesindeki kışlalara, yabancı okullara, hastanelere, bazı otellere ve özel binalara yerleşmişler.
General Topart komutasındaki 122.Fransız Tümeni, Sirkeci’de inşaatı devam eden bir binaya yerleşti. Kapısında Caserne Victor (Victor Karargâhı) yazılı bu bina günümüzde 4.Vakıf Han olarak halen ayaktadır.
Legacy Ottoman Hotel’ dönüşmüş 4. Vakıf Han
Fransız birlikleri, Müze-i Hümâyûn, Süleymaniye Kışlası, Meclis-i Mebusan gibi kamu binalarına; Ortaköy’deki Feriye Saray Daireleri, Fehime Sultan Yalısı, Naciye Sultan Sahilhanesi (Burası Enver Paşa ve Naciye Sultan’ın yazlığı oluyor), Kuruçeşme’deki Enver Paşa’nın eşi Hatice Sultan Yalısı, Nişantaşı’nda Halil Rıfat Paşa Konağı gibi özel binalara el koyuyorlar.
Üstelik General d’Esperey, Enver Paşa’nın Kuruçeşme’deki konağını özel karargahı yaptı. Birkaç Fransız subay, Vali konağı caddesindeki Mimar Vedat (TEK) Bey’in evini görüp beğenmişlerdir. Vedat Bey, odalara alel acele duvarlar ördürerek mekanları küçültmüş ve taşınmalarını engellemiştir.
(*) Birkaç kaynakta geçmesine rağmen rivayet olarak kabul edilir.
Yorumlar
Yorum Gönder