Bir Çift Kırmızı Bale Pabuçu


Kanuni Sultan Süleyman’ın

 tahtta olduğu 1524’de, İtalyanların İstanbul’da düzenlediği bir bale gösterisinde aralarında Türklerin de olduğu üç yüz kişinin dans etmesi, 1828’de İstanbul’a davet edilen Donizetti’nin saraya Batı müziğinin yanı sıra opera ve baleyi de getirtmesi gibi atılan ilk adımları biliyoruz ama, kurumsal olarak bale sanatının varlığından 1923 yılından sonra söz edebiliriz. Bale pabuçlarının bu sanatta kullanımı da çok eski değildir… 19. yüzyıl sanatçılarından Maria Taglioni’nin “point” denilen bez bale pabuçlarını ilk kullanan olduğu bilinir.

Ülkemiz havacılık tarihinde önemli bir yere sahip olan İstanbul’un Yeşilköy semti, bale sanatı konusunda da öncüdür. İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, İngiliz Kraliyet Balesi’nin kurucusu Dame Ninette de Valois, Türk balesini kurmak için çağrılır. Hiçbir maddi karşılık talep etmeden gelen Valois, havaalanı yakınında bulunan ve ilk bale okulu olarak ayrılan ‘Pansiyonlu İlkokul’ binasında 6 Ocak 1948’de eğitime başlar. Yeşilköy Bale Okulu’nun ilk öğrencilerinden Gülen Almışlar, şöyle anımsıyor o günleri: “Bizi bir gün Moria Sheaner’in oynadığı ‘Kırmızı Pabuçlar’ Şlmine götürdüler; baleyi biz o zaman gördük. Önümüzde hiç örnek yoktu. O zaman balenin ne olduğunu anladık. Ve tabii kırmızı pabuç istedik bale hocasından. O bir çift kırmızı point pabuç! İşte böyle başladı.”

Küçük Ahmet, annesinin üstünün başının kirli, ayakkabılarının çamurlu olduğu, okula böyle gidilemeyeceği uyarıların aldırmadan evden çıkar. İlkokul binasından içeri girdiğinde, sınıfına giderek arkadaşlarıyla birlikte öğretmenin derse girmesini bekler. Sınıfa giren öğretmen, öğrenciler ayaktayken Ahmet’e seslenir: “Ahmet, çabuk eve git ve üstünü başını düzeltip öyle gel!”

Ahmet, çaresiz evin yolunu tutar… Öğretmen, Ahmet’in annesidir!

Ahmet, Kültür Bakanı olduğu yıllarda, birlikte büyüdüğü ve en yakın arkadaşı olan kuzeni Hıncal Uluç’tan, Rusya’ya gitmeden önce büyük bir bavul ister… Uluç, en büyük bavulunu verir seve seve… Devlet Opera ve Balesi, tahsis alamadığı için, bale ayakkabısı ithal edemez duruma düşmüştür. Temsiller durmak üzeredir.

Bir Kültür Bakanı olarak o bavula, bale perdelerinin açılması için şart olan pabuçlarını dolduracak ve bizzat kendi taşıyacaktır, memleketine.. Bir Kültür Bakanı'nın kollarında, ülkesinin sanatçıları için taşıdığı bir bavul dolusu BALE PABUÇLARI!

Bu kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalı,
21 Ekim 1999'da soğuk bir sabah eşi ve 29 günlük bebeği üşümesinler diye, arabayı ısıtmak için evden önden çıkacak, eşine: "Siz 3-5 dakika sonra gelin!" dedikten sonra, arabasında patlayan bombayla can verecektir.
Kaynak : Sunay Akın 



Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin.

Delivered by FeedBurner

http://facebook.com/adnycl.blog          

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk'ün az bilinen nadir fotografları

İzmir'in Semt Adları Nereden Geliyor

Bir Bornova Hikayesi

Haftanın Günlerinin Kelime Anlamları

Muhtar Çakmağı Hikayesi