27 Mayıs 1960 Darbe Sabahı

 27 Mayıs 1960 günü ben her zaman ki gibi saat 08.00'de gazeteye varmıştım. Saat 09.00 oldu, yine kimseler yok. Saat 09.10, gazetenin önünde askeri bir cip durdu. İçinden bir teğmen indi. Birinci kattaki istihbarattan içeri girdi. Salonda bir tek ben varım. Teğmen, sert bir dille bana "gazetede kimse yok mu ?" diye sordu. "Ben varım !" dedim.

"-Siz kimsiniz ?"
"Gazetenin yazarıyım."
"-Buyurun, benimle geliyorsunuz.."
"Nereye gidiyoruz ?" diye sordum sert bir ifadeyle.
"-Gidince görürsünüz" dedi.
Teğmen önden, ben arkadan merdivenleri indik. Beni kapının önündeki cipin arkasına bindirdiler. Teğmen ön koltuğa oturdu. Ana caddelerde tanklar ve devriye askerler.. Yollar ıssız, boş.. Güneşli bir bahar sabahı, Karaköy Köprüsü üzerine martılar inmiş, köprü üzerine yayılmışlar. Böylesini ilk kez görüyorum. Endişem giderek artıyor. "Ben ne yaptım, niye ben, nereye gidiyoruz ?" soruları kafamda uçuşuyor.
Harbiye'ye çıktık. Cip, I. Ordu Kumandanlığı içine girdi. Karargâh binası önünde durduk. Mermer merdivenleri çıktım. Bir binbaşı beni karşıladı. Diplomatik bir zarafetle "buyurun" dedi. Adımı, ait olduğum gazeteyi sordu, not etti ve beni salona aldı. Salon, Babıâli'den tanıdığım simalarla dolu.. Biraz rahatladım. Bir süre sonra halkın "çakı gibi" dediği, uzun boylu bir albay salonda yerini aldı. Ortada çıt yok. Albay konuşmaya başladı. Kulağım, sesi alan, beni hiç yanıltmayan, insanları isminden önce sesinden tanıma özelliğine sahiptir. Albay daha "a" dediğinde, bunun radyodan devrimin manifestosunu okuyan ses olduğunu hemen belirledim. Karşımızda konuşan albay, ihtilalin en muktedir subayı Alparslan Türkeş idi..
Sonradan, kendisiyle gazeteci olarak tanıştım. Birisi özel olmak üzere üç kez daha görüşüp konuştum.
Albay Türkeş, ihtilalin ilk günlerinde Başbakanlık makamında başbakan yetkilerini kullanarak çalışıyordu. İlk gün kendisine Başbakanlığı gezdiriyorlar. Başbakanlığın büyük bir salonunda bir grup memur çalışıyor. Türkeş kim olduklarını sorduğunda şu yanıtı alıyor :
"Burası bize ait değil. ABD için çalışan bir büro !.."
Türkeş sonradan öğreniyor ki, burada çalışan memurların maaşlarını ABD ödüyor. Ve bu büro, Başbakanlığa gelip giden bütün bilgi ve belgelerin bir çeşit koordinasyonunu yapıyor. Türkeş'in ilk işi, bu büroyu dağıtmak oluyor. ABD Büyükelçisi büroyu yerinde tutmak için ciddi uğraş veriyorsa da başaramıyor..

TANJU CILIZOĞLU, "Güzel Yaşadım"



Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin.

Delivered by FeedBurner

http://facebook.com/adnycl.blog          

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mekke Allah'ın evi

Atatürk'ün az bilinen nadir fotografları

Haftanın Günlerinin Kelime Anlamları

Asıl adı Adela'ydı

Hüseyin Baradan ve eşi Hayriye Baradan

Şarap şişeleri neden 750 ml ?

Atatürk'ü Anlatan En İyi Kitaplar

Muhtar Çakmağı Hikayesi

Küçük bir kızın hikayesi

Putin’in Hikayesi