Oyuncakların sultanı

 Oyuncak, her çocuğun hayali... Yıllar geçiyor, oyun çağı bitiyor ama hafızalarımızda her daim yeni kalmayı başarıyorlar. Sanki onları hiç kaybetmemiş, dün bıraktığımız yerdeymiş gibi hatırlanıyorlar. Kimimizin bebeği, kimimizin kara treni, kimimizin kırmızı bisikleti. Hepsi mutlu birer anı, çocukluğumuzun özetiydi. Bizi bir masalın kahramanı yapan oyuncağımız çocuklarımıza da hikayemizi anlatacaktı. Bize gerçek bir kahramanın, bir sultanın hüzünlü hikayesini anlatan bir bebek bulduk bu hafta. İstanbul Saray Koleksiyonu Müzesi’nde son Halife Abdülmecid’in kızı Dürrüşehvar Sultan’ın 10 yaşına kadar kullandığı oyuncak ve eğitim araç ve gereçleri sergileniyor. Beşiktaş-Kadıköy iskelesinin hemen yanında bulunan Milli Saraylar Küçük Su Kasrı Amiri Ayşe Fazlıoğlu ile Dürrüşehvar Sultan’ın koleksiyonunu konuştuk.

Osmanlı Hanedanı’nın son halifesi Abdülmecid’in, oğlu Ömer Faruk Efendi’den sonra 26 Ocak 1914 tarihinde Üsküdar İcadiye’de dünyaya gelen kızının adı Dürrüşehvar’dır. Şahlara Mahsus İnci anlamına gelen Dürrüşehvâr’ın dedesi Sultan Abdülaziz’dir. Dürrüşehvar’ın güzelliği saray duvarlarını aşar. Sultan dört yaşına kadar doğduğu Mecid Efendi Köşkü’nde, sekiz yaşına kadar Dolmabahçe Sarayı Veliahd Dairesi’nde kalır. Babasının Halife olmasıyla birlikte hayatı Dolmabahçe’nin Saray bölümünde geçer. Hilafetin kaldırılıp hanedan üyelerinin sınır dışı edilmesine kadar sarayda yaşar. 10 yaşına kadar Dolmabahçe’nin koridorlarında koşturan Dürrüşehvâr Sultan’a ait oyun ve eğitim araç ve gereçleri de onlar gittikten sonra tek tek sayılarak sandıklara konulur. Tavan arasında 93 yıldır uyuyan koleksiyonu gün yüzüne çıkaran ekibin başındaki Ayşe Fazlıoğlu şu bilgileri veriyor: Saraylardaki eşyaların tam olarak kimler tarafından kullanıldığı pek bilinmez. Hanedana aittir, sahibi belli değildir. Ama Dürrüşehvar Sultan’ın oyun ve eğitim araç gereçlerinin yüzde 100 ona ait olduğunu kesin olarak biliyoruz. Çünkü elimizde belge olarak kendi yazıları, imzası ve hocalarının notları var. Koleksiyonda defterler, hikaye kitapları, resim ve müzik defterleri, resim paleti, dönemin önemli şairleri tarafından imzalanmış kitapları yer alıyor. O defterlerin bazılarına kendi el yazısı ile İstiklal Marşı’nı yazdığını görüyoruz. Bir defter arasında çıkan notta bir hocası tarafından kendisine Sakarya Zaferi’nden dolayı tebrik mesajı yazdığını da görüyoruz. Eğitim araç gereçleri içerisinde Fransa’dan alınmış ağırlık, sıvı ölçü kaplarını, çeşitli harita ve coğrafya kitaplarını hatta anatomi ile ilgili iskelet sistemini anlatan resimler var. Ama en önemlisi Sultan’ın düzenli olarak kaydı tutulan bir haftalık ders programı bulunuyor. Bu programda pazartesiden cumartesiye kadar hangi dersi hangi hoca ile ne kadar saat işleyeceği görülüyor. Cumaları yarım gün ders işleniyor. Sultan’ın ders programının babası Abdülmecid Efendi tarafından bölündüğünü şu notla anlıyoruz: Bugün Halife Sultanımızın resmini yapacağı için ders yapılamıyor.

Her dersi tek başına ve ayrı hocalardan alan Sultan dönemin Abdülhak Hamit Tarhan gibi önemli yazarları ile de sık sık bir araya getiriliyor. Sultanın eğitimine çok önem veriliyor. Ruhi Arel gibi önemli ressamların teknik bilgi verdiği kitapları bulunuyor kütüphanesinde. 

Ceza yok tekrar var

Dürrüşehvar Sultan’ın en çok sevdiği dersin el işi dersi olduğunu söyleyen Fazlıoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: Sultan tipik bir kız çocuğu. Bunu hocası Kemal Bey’in notlarından anlıyoruz. Mesela bir notta “Sultan efendim hazretleri daha dikkatli olmalısınız” yazıyor. Notta hem çok yüksek bir saygı var hem de bir hocanın otoritesi söz konusu. Sultan bu notları ciddiye alıyor ve çalışıyor. Çünkü başka bir notta da “Daha muvaffakiyetli gördüm sizi” diyor. Sultan’a derslerle ilgili ceza verilip verilmediğini sorduğumuz Fazlıoğlu şunları kaydediyor: Saraylı çocukların şımarmak, tembellik etmek gibi lüksleri yoktu. Büyük sorumlulukları vardı. Ceza verilmiyor, tekrar ettiriliyor. Mesela güzel yazmadığı zaman tekrar ettirildiğini görüyoruz. Bir belgede de Sultan’ın o yıl ki başarısından dolayı maaşına zam yapıldığını biliyoruz. Özellikle milli ruh bilinci çok önemseniyor. Topraklarını tanıtma adına harita çizdiriliyor. Dünya ile ilgili eğitimler veriliyor. Aynı zamanda yabancı hocalar tarafından birkaç dil muhakkak öğretiliyor.

Mavi gözlerdeki sır

Sultan da olsa o bir kızdı. Tabii ki en çok sevdiği oyuncaklar bebeklerdi. Fazlıoğlu “Sultan’ın porselen bebeğinin gözleri içeri kaçmış durumdaydı. Bebeği markasından üretildiği yere ve serisine kadar araştırdık. Gözleri tamir etmek için başı çıkardığımızda oyuncağın geçmişte de tamir edildiğini fark ettik” diyor. Sultan’ın oynaması için Darüleytam’dan kimsesiz kız çocuklarının saraya getirildiğini anlatan Fazlıoğlu şu bilgileri veriyor: Ömer Faruk Efendi ile yaş farkı çok olduğundan onun kızı Nilüfer Sultan ile de oynuyor. Her çocuk gibi evdeki objeleri de kendine oyuncak yapıyorlarmış.  

Hareketli bebekler 

Sultan’ın en sevdiği şeyler arasında balon da olduğunu ve saraya sık sık balon alındığını anlatan Fazlıoğlu “Halifenin masraf defterinde ‘Mini mini Sultan efendimiz için balon’ yazıyor. Burada da saraydaki görevliler tarafından da Sultan’ın çok sevildiğini görüyoruz. Sultan’ın oyuncakları içerisinde ise Avrupa’dan alınmış son derece nitelikli, teknolojinin kullanıldığı, sesli, mekanik, hareket eden oyuncakların olduğu kadar geleneksel oyuncaklar da var. Mesela o dönemde Üsküdar’da oyuncaklar üretiliyor. Koleksiyonda da bir mobilya takımı var. Onun malzeme itibari ve nitelik olarak Üsküdar’da üretildiğini ve oradan alındığını düşünüyorum. Oyuncakların içerisinde hatta yetişkinlerin kullanabileceği dama benzeri bir oyun olan hamla oyunu var. Öyle ki bir dönem dünyada çok moda haline gelen bir oyun oluyor. Fakat Sultan’ımız ona çok ehemmiyet göstermemiş. Çünkü plakaları pek bozulmamış ve hala yeni gibi görünüyor” diye anlatıyor. 

 

Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin.

Delivered by FeedBurner

http://facebook.com/adnycl.blog          

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mekke Allah'ın evi

Atatürk'ün az bilinen nadir fotografları

Haftanın Günlerinin Kelime Anlamları

Asıl adı Adela'ydı

Hüseyin Baradan ve eşi Hayriye Baradan

Şarap şişeleri neden 750 ml ?

Atatürk'ü Anlatan En İyi Kitaplar

Muhtar Çakmağı Hikayesi

Küçük bir kızın hikayesi

Putin’in Hikayesi