İsmet İnönü - Erzincan Depremi'nin Bilinmeyen Hikayesi

 Bu Ülkede Her Zaman Bir Umut Vardır: Erzincan Depremi'nin Bilinmeyen Hikâyesi 27 Aralık 1939


27 Aralık 1939'da, yani 79 yıl önce bugün Erzincan'da 7,2 büyüklüğünde bir deprem olur.

Depremde 30 binden fazla insan hayatını kaybeder, 100 binden fazla insan yaralanır ve şehir neredeyse tamamen yıkılır. 

Dünya tarihinin en ağır bedel ödenen depremlerinden biri olarak kayıtlara geçer.

Deprem aralık ayında gerçekleştiği için ısınmak için kullanılan sobaların ve mangalların devrilmesi sebebiyle yangınlar çıkar.

Depremde 100 binden fazla ev yıkılır. Kış şartlarında dış dünyayla bağlantısı kesilen Erzincan'da can pazarı yaşanır.

Evlerin çoğu kerpiçten yapıldığı ve fazla destekli yapılmadığı için yıkılır.

Hem kış şartları hem de iletişim ağlarının kopması sebebiyle bu zorla coğrafyaya gerektiği gibi yardımlar vaktinde gönderilemez.

Şehirde neredeyse ayakta kalan hiçbir yapı yokken tahmin edebileceğiniz gibi cezaevi binası da ağır hasar görür.

Sabıkasında adam öldürme, gasp, hırsızlık, kaçakçılık gibi suçlar olan mahkumlara ne kadar güvenebilirsiniz?

Toplumun önemli bir kesimi o insanlara güvenilmemesi gerektiğini düşünebilir fakat bu düşünce her zaman doğru olmayabilir. İnsanların hata yapmaya meyilli olduğu, tecrübelerle öğrendikleri ve yaptıkları hatalardan ders çıkararak geliştikleri bilinmektedir.

Dönemin Erzincan Cumhuriyet Savcısı İzzet Akçal, mahkumları toplar ve onlara şu tarihi cümleleri söyler 

“Sizi şimdi kurtarma çalışmalarında görev almak üzere serbest bırakacağım. Aranızda civar köylerden olanlar varsa iki günlüğüne köylerine gidip, ailelerini görebilirler. Ancak bir koşulum var; hiçbiriniz kaçmayacaksınız. Canla başla çalışacaksınız. İşimiz bitince cezaevine döneceksiniz” 

Mahkumlar her sabah depremin yaralarını sarmak için çıkar ve akşam tekrar döner.Savcı tarafından her akşam cezaevinde sayım yapılır.

Deprem bölgesine özel bir trenle hareket eden Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de bu özverili çalışmaya tanık olur.

Erzincan yakınlarındaki köyde bir mahkum trene binmek ister. Muhafızlar mahkumu trene bindirmezler, bu sırada çıkan kargaşa sebebiyle İnönü olay yerine gelir. Mahkum İnönü’ye yaklaşarak: “Efendim, ben Savcı Bey’e kaçmama sözü verdim. Erzincan’a dönüp, kurtarma çalışmalarına katılmak istiyorum. Beni de trene alın” demiştir. İnönü olaydan etkilenir ve mahkumu trene alır.


İsmet inönü erzincan depremi


İnönü şehirde incelemeler yaparken yanına yaşlı bir kadın inönü nün yanına gelip boynuna sarıldı.Oğlunun da asker olduğunu ve depremde 

öldüğünü söyledi.Bu sahne Erzincan depreminin sembolu oldu.Ve daha sonra heykeli yapılarak valilik önünde ki parka konuldu. 


Dördüncü Umumi Müfettişlik çektiği telgrafta, mahkumların bin kişiyi kurtardığını yazar.

Mahkumların bu iyi niyeti ve fedakarlığı dolayısıyla TBMM'ye bir kanun teklifi verilir. Bu, özel bir af kanununu içerir.

Görüşmeler sırasında Erzincan Milletvekili Abdülhak Fırat şöyle der:  “Biliyorsunuz ki, bu insanlar hakikaten hayatlarında bazı günahlar işlemiş, hatta can acıtmışlardır, fakat buna mukabil yüzlerce can kurtarmak suretiyle yararlıklar ve fedakârlıklar, ahlâkî birçok vasıflar da göstermişlerdir”

26 Nisan 1940'da özel af kanunu Resmi Gazete'de yayımlanır ve yürürlüğe girer.

Bu af kanununa göre aralarında adam öldürme, hırsızlık, gasp, kız kaçırmaya teşebbüs, tütün kaçakçılığı gibi suçları bulunan 241 mahkumun, mahkumiyet sürelerinin beşte dördü affedilir.




İsmet inönü erzincan depremi

Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin.

Delivered by FeedBurner

    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk'ün az bilinen nadir fotografları

İzmir'in Semt Adları Nereden Geliyor

Bir Bornova Hikayesi

Haftanın Günlerinin Kelime Anlamları

Muhtar Çakmağı Hikayesi