Kalabalıktan ve Sesten Korkan Padişah

Millete şeriat diye dayatılan düzen.


Sultan o kadar akıl kıtlığındaydı ki sarayla, hücreyi, demir parmaklıklarla vezirleri birbirinden ayıramayacak durumdaydı.
“...Dengesiz padişah yine cariyeleri, annesi ve sütannesi ile sarayın kuytu bir dairesine kapatıldı.Bir kaç gün içinde tahta çıkıp indirildiğini bile anlayacak kadar zekası
yoktu."
Bütün olaylar sürerken gerek vezirlerin elini öpmesini, gerek kapatıldığı dairenin demir parmaklıkları aynı ilgisizlikle gülümseyerek karşılıyordu...”
(Osmanlı Tarihi... cilt 2 sayfa 593)

“...Yirmi beş yaşındaki Birinci Mustafa erken bunamış delikanlı bir deliydi.Kaybettiği yalnız akli müvazanesi de değildi. Kafes de iken zaman zaman yanna konulan kızların hepsi ondan bakire olarak çıkmışlardı.
Dimağında hatıra ve bilgi adına hiç bir nakış yoktu.Adını bile güç hatırlıyordu.Yakışıklı bir vücut yapısına ve dilber bir yüze sahipti.
Buğday benizli koyu kumral saçlı ve sakallıydı. Kalabalıktan ve sesten ürküyordu. Başı mütemadiyen hareket ederek etrafına bakıyor bazan da gözleri bir noktaya saplanıp kalıyor ve bazen da etrafını tamamen unutuyordu.Hiç konuşmuyordu.Ağzından ender olarak “gel, git, al, ver, su, ekmek” gibi iki heceli emirler çıkıyordu.Yüzü donmuş bir taş gibiydi.Hüzün, elem, ıstırap, zevk, haz meserret çizgileri yoktu...“
(Osmanlı Padişahları.Reşad Ekrem Koçu.s 184)

Padişah İbrahim soytarılık yaparak kendisini eğlendiren soytarı çingene gencini Yeniçeri Ağası, gökyüzüne kadırga resmi çizen bir rum gencinide kaptanıderyalığa getirmiştir.
Bu tek örnek değildir. Osmanlı tarihinde buna benzer örnekler çok fazladır. Zaten Fatih sonrasi başlayan devlet üst kademelerinde görev alanların Türk ve etkin aileden olmaması prensibi gereği devletin üst kademeleri başka uluslara ait kölelerle, devşirme çocuklarla doldurulmuştur.
Sadrazamlar vezirler esir gençlerden atandı. Bunun nedenide öldürüldüklerinde arkalarından hoşnutsuz kalan bir toplum bırakmamak ve öldürülmeleri kolaylaştırmak dendi.
Bu kural gereği Osmanlı vezir ve sadrazamlarının çoğunluğu Türk ulusu dışındaki uluslara ait esirlerdir.

Vezirlerin, sadrazamların ve devlet üst kademelerinin yabancı uluslara ait kişilerin atanmasının etkin aileden olmamasının bahanesi ileri sürülürsede bu yanlıştır. Buradaki amaç farklıdır. Devlet üst kademelerine atamaların yabancı uluslara ait kişilerden yapılmasının nedeni Padişahın karıları ve cariyelerinin Padişah üzerindeki etkisindendir.
Padişahın karıları ve cariyelerinin belkide tamamına yakını yabancı uluslara aitti.
Bunlar zamanla Padişahı etkiliyorlardı. Yakınlarını tanışlarını veya kendi ulusundan olan kişileri tanımasalarda devlet üst kademelerine yerleştiriyorlardı. Bu tür atamalarda Padişahların annelerinin çok büyük rolleri olmuştur.
“...Sultan İbrahim en kaba eğlencelerin yaratıcılarını ödüllendirmek için devletin ve ordunun en yüksek mevkilerini ayağa düşürüyordu.
En bayağı soytarılıklarıyla kendisini eğlendirdiğinden Ahmet adındaki bir çingeneyi yeniçeri ağalığına ,bir donanma eğlencesinde attığı fişeklerle gökyüzünde kadırga şekli çıkaran Rum Musluoğlu’nu kaptanı deryalığa getirmişti...”
(Osmanlı Tarihi, cilt 2.sayfa 671)

Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin.

Delivered by FeedBurner

http://facebook.com/adnycl.blog          

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk'ün az bilinen nadir fotografları

İzmir'in Semt Adları Nereden Geliyor

Bir Bornova Hikayesi

Haftanın Günlerinin Kelime Anlamları

Muhtar Çakmağı Hikayesi