Hollanda Açlık Kışı
"Hongerwinter"
Naziler tarihte soykırımlarla, kitap yakmalarla ve insanlık suçlarıyla yeterince karanlık işlere imza attılar. Fakat insanlık onurunu zedelemekten yine de geri durmadılar. Bu yazımızda yine Nazilerin yarattığı bir dramı konu aldık. Naziler bu sefer Hollanda’yı 1 yıl boyunca açlığa terk etti. Olayın başlangıcı Hollanda'nın Almanya işgali altına girmesinden sonra bir Alman tugayına çiftlik kasabalarından yiyecek ve yakıt sevkiyatlarını kesmesi ile başladı.
Peki neymiş bu “Açlık Kışı”, nereden çıkmış?
Sizi şöyle 1944 yılının Hollanda’sına götürelim. 1944’te Naziler Hollanda’yı işgal edince Hollanda halkının yiyeceklerine el koyup hepsini Almanya’ya gönderdiler. Bu durum insanları Kışın başlangıcından ( Eylül 1944 ) itibaren 12 ay açlığa terk etmek demekti. Yaşanan korkunç dönem tarihe “Hongerwinter” yani açlık kışı adıyla kazındı. Nazi bombardımanından ve uygulamalarından sıyrıldıklarını düşünen birçok Hollandalı bu sefer açlık yüzünden canlarından oldu. Sağ kalanlarınsa hafızalarına işlenip ruhlarında derin yaralar açtı.
Yaşanan bu kıtlığın en az 22.000 can aldığı ve kurbanların çoğunun da yaşlı erkekler olduğu söyleniyordu. Kaybedilen bu yaşlı neslin şöyle bir önemi vardı. Bu yaşlı nesil Hollanda tarihinin gelecek nesillere aktarılması konusunda birtakım sıkıntılar yaratacaktı. Naziler bu acımasızlıklarının üzerine daha da canileştiler. Hollandalıları açlığa terk ettikleri gibi müttefiklerinden gelebilecek yardımları da rıhtımlar ve köprüleri tahrip ederek engellediler. Yani insanları tam anlamıyla yazgının ellerine terk etmişlerdi.
Verdiğimiz bu genel bilgilerden sonra biraz da insanların gözünden Açlık Kışı nasılmış inceleyelim. Baş gösteren bu zor durumda Hollanda halkına ya hiç yemek verilmemiş ya da her hafta miktarı düşürülerek yiyecekler verilmişti. İnsanların temel besin ihtiyaçları artık karaborsa tezgahlarının insafına kalmıştı. Hollanda halkı açlıkla sınanırken aynı zamanda gaz ve elektrik kesintilerine de maruz kalmaya başladılar. Bunun üzerine insanlar kendilerini bir yandan açlıkla bir yandan da soğukla mücadele ederken bulmuşlardı. Yiyecek bulmak ve hayatta kalmak için kıyıda köşede gizli gizli değerli eşyalar takas edilmeye başlanmış, dönemin gözde yiyecekleri olan lale soğanı ve şeker pancarı uğruna nelerden vazgeçilmişti. Soğuk ise evlerdeki mobilyalar parçalanıp yakılarak dayanılır hale getirilmeye çalışılıyordu.
1944’ün sonuna gelinirken bir kıtlık öngörülüyordu. Bu yüzden daha az can kaybı vermek düşüncesiyle on binlerce çocuk şehirden kırsala gönderildi. Günümüzde batı Hollanda’nın 3 büyük şehri olarak bilinen Lahey, Rotterdam ve Amsterdam’da ölümler çok ciddi bir artış göstermiş, genç yaşlı demeden birçok can kaybı yaşanmıştı. Kıtlık ancak Nazi Güçleri’nin 1945 yılının sonunda İngiliz ve Amerikan bombardıman uçaklarının ülkenin batısında yiyecek dağıtmasına izin vermesiyle kırılabilmişti. Dokuz gün içinde gökten 11 bin ton yiyecek bırakıldı.
Kıtlık sonrası Hollanda
Kıtlık bitince bu sefer geleceğin neler getireceği korkusu insanları endişelendirmeye başladı. Çünkü birçok hamile kadın yetersiz beslenmeden dolayı normalden daha zayıf bebekler dünyaya getirdi. Lakin iş burada bitmedi. Bu bebeklerin sonradan doğan çocukları da bu durumdan etkilenip erken veya kendileri gibi zayıf doğmuştu.
Bir zaman sonra Çölyak olarak bilinen hastalığın tarihçesinin bu döneme dayandığı düşüncesi ortaya atıldı. Çünkü kıtlık buğday tüketimini da oldukça etkilemişti. Sonrasında yapılan araştırmalar bu dönem insanlarının çeşitli kronik rahatsızlıklar geçirdiğini saptadı. En sık görülenler ise açlık ödemi, anemi, solunum problemleri, şişmiş uzuvlar gibi rahatsızlıklardı. 2006 yılında ise Amsterdam’da doğup açlık kışını yaşamış 2414 kişi incelendiğinde glikoz tolerasyonunun ile insülin konsantrasyonunun artmış ve kan basınçlarının yüksek olduğu bulundu. Kadınlarda ise meme kanseri riski 5 kat artmıştı. Hatta sıkıntılar öyle bir boyuta gelmişti ki bu dönemde doğan bebeklerin çoğuna sonradan şizofreni tanısı koyuldu.
Sonuç olarak 1 yıl gibi bir süreci kapsayan bu kıtlık, Hollanda halkının tarihine ve hafızasına acı bir olay olarak kazındı. Bu olay gelecek nesillere aktarılarak en azından hayatını kaybedenlerin onurlandırılması amaçlandı. Dileğimiz böylesi kederli olayların bir daha yaşanmaması olsa da günümüz dünyası bu olaydan çok daha fecilerine gebe duruyor.
Yorumlar
Yorum Gönder