Atatürk ve silah arkadaşları

Atatürk ve silah arkadaşları


23 nisana yaklaştığımız bu günlerde sizlere kısaca 23 nisan 1920 gününe varıncaya kadar gecen süreçte ki önemli bir iki olayı aktarmak istiyorum.

İlki Atatürk ve silah arkadaşlarının fikir ayrılığına düştükleri en önemli konu.


Yemektekiler, en yakın silah arkadaşlarıydılar. İlk sözü Rauf Bey almış ve sözü hiç eğmeden, bükmeden, doğrudan hedefine yöneltmişti. Rauf Bey şöyle diyordu:

"Kemal, yemek için toplandık ama bizim seninle konuşacak bir başka konumuz var. Şimdi onu konuşacağız. Bak kardeşim, bu Meclis senden korkuyor. 

O yüzden, tartıştıkları konular sana kadar gelmiyor ama ben Başbakanım. Şikayetler de bana geliyor."

Gazi şaşırmıştı. "Benim neyimden korkuyorlarmış?" deyiverdi.

Bunun üzerine Rauf Bey içini döktü: "Senin bir gün, bir fırsatını yakalarsan Cumhuriyet kuracağından korkuyorlar. Dedikodular o kadar abartılıyor ki, içlerinden kimileri bir gün senin padişahı bile bu ülkeden kovacağın kaygısını taşıyor. Bu böyle gitmez. Çık kardeşim yarın kürsüye, bunları yapmayacağına milletin önünde söz ver!..."

Donup kalmıştı. Buna rağmen soğukkanlılığını koruyarak, "Peki Rauf, senin Sultan Vahdettin ile ilgili görüşün nedir?" diye sormuştu.

Rauf Bey'in yanıtı, Cumhuriyet konusunda da, padişahlık konusunda da Rauf Bey'in ne düşündüğünü çok açık anlatıyordu.

Yani fotoğraf çok netti. Rauf Bey şöyle yanıtladı: "Benim babam, padişahın baş mabeyinliğini yaptı. Boğazında, padişahın ekmeği var. O nimet şimdi benim boğazımda. Ben yediğim ekmeğe ihanet etmem kardeşim. Ayrıca aldığım İslam terbiyesi nedeniyle de, o bir halife olduğu için, padişaha o yönden de bağlıyım. O gibi makamlar ulvi makamlardır. Senin, benim gibi kişilerin aday olabilecekleri makamlar değillerdir. Bana göre bizim görevimiz bitmiştir. Hepimize önderlik yaptın, vatanı kurtardın, biz de senin emrinde çalıştık ama, bize göre bizim görevimiz sona ermiştir, şimdi emanetin sahibine iadesi gerekir..." demişti.

Bunun üzerine Gazi aynı soruyu ev sahibi Refet Paşa'ya sormuştu. Refet Paşa: "Aynen, Rauf Bey gibi düşünüyorum, Paşam" diye yanıtlamıştı. Masadaki diğer konuk Ali Fuat Cebesoy da "Ben senin yanındayım Kemal" diyememişti.

Bunun üzerine Gazi: "Benden ne yapmamı istiyorsunuz?" diye sormuştu.

"Çık yarın Meclis kürsüsüne, bunları yapmayacağına söz ver..." demişlerdi.

Verin bana bir kağıt" dedi, gece yarısı bağ evinde kağıt bulamadılar. O zaman sigara paketinin kapağını yırttı ve arkasına şunları yazdı:

"Günü geldiğinde padişahla ilgili kararı, en yüce icrai organ olan TBMM verecektir."

Arkadaşlarına okudu ve:

"Yarın Meclis'te bu metni okursam, size göre Meclis teskin olur mu? Bu endişeleriniz giderilmiş olur mu?"diye sordu.

"Evet", dediler, "Çık bu metni oku". Ertesi gün kürsüye çıktı ve bu metni okudu.

Bu arkadaşlarıyla da yolları bu noktadan itibaren ayrıldı. Kurtuluşu sağladığı arkadaşlarıyla ve bu Birinci Meclis'le Cumhuriyete gidemeyeceğini anlamıştı.

Rauf Orbay , Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Refet Bele


Rauf Orbay , Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Refet Bele



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk'ün az bilinen nadir fotografları

İzmir'in Semt Adları Nereden Geliyor

Bir Bornova Hikayesi

Haftanın Günlerinin Kelime Anlamları

Muhtar Çakmağı Hikayesi