Vaktiyle bir derviş berbere gidip...

Vaktiyle bir derviş berbere gidip:

Vur usturayı berber efendi, der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, 

mahallenin kabadayısı içeri girer.

Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:

Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır.

Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. 

Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: 'Kabak aşağı, kabak yukarı.'

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası 

yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler.

Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir. 


Berber dervişe bakar, sorar:

Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?

Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:

Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. 

Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!

Ne demiş Yunus Emre;

Olsun be aldırma Yaradan yardır...

Sanmaki zalimin ettiği kârdır...

Mazlumun ahı indirir şâhı...

HERŞEYİN BİR VAKTİ VARDIR.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mekke Allah'ın evi

Atatürk'ün az bilinen nadir fotografları

Haftanın Günlerinin Kelime Anlamları

Asıl adı Adela'ydı

Hüseyin Baradan ve eşi Hayriye Baradan

Şarap şişeleri neden 750 ml ?

Atatürk'ü Anlatan En İyi Kitaplar

Muhtar Çakmağı Hikayesi

Küçük bir kızın hikayesi

Putin’in Hikayesi