Eski Çin’de, idam

Eski Çin’de, idam 


Eski Çin’de, idam mahkûmlarının son gecelerini hep birlikte neşe içinde geçirmelerine izin verilirmiş. Mahkûmlar, cellat da aralarında olmak üzere, hep birlikte sabaha kadar şarkılar söyler, en sevdikleri yemekleri yer ve pirinç rakısı kadehlerini peş peşe yuvarlayıp mutlu olurlarmış. 


Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, cellât, ansızın hareketlenip palasını çeker ve 

hafiften çakırkeyif mahkûmların kellesini, tırpanla başak biçer gibi alıverirmiş.


Yine böyle bir infaz ayininde, mahkûmlar, sabahın ilk ışıklarına kadar pek güzel eğlenmişler, 

şarkılar söyleyerek yiyip içmişler. Derken güneşin ilk ışıkları dağların arasından görünmüş. 


Fakat hiçbir şey olmamış!


Mahkûmlardan biri cellada sormuş: “İnfaz neden gecikti?”

Cellat, “Gecikmedi ki,” demiş.

“Fakat kellelerimiz yerli yerinde duruyor” diye diretmiş mahkûm.

“Size öyle geliyor,” demiş cellat, palasına bulaşan kanı göstermiş mahkûma.

Dehşete kapılan mahkûm, “Nasıl yani?” diye mırıldanmış.

“Ben çok hızlıyımdır,” demiş cellat.

“Ayağa kalktığın anda, kellen kucağına düşecek…”

Kıssadan hisse şu ki… 


Kelleniz çoktan gitmiş olabilir ! 

Ancak siz bunu henüz fark etmemiş olabilirsiniz… 

Bir şey olmuş, ama siz olan şeyi henüz idrak edemediğiniz için OLMAMIŞ GİBİ davranıyor olabilirsiniz ve kellenizin de hâlâ yerinde olduğunu sanıyorsunuz…


Anlayacağınız, gerçeği anlamanız için ayağa kalkmanız gerekiyor.





Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin.

Delivered by FeedBurner

http://facebook.com/adnycl.blog          

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mekke Allah'ın evi

Atatürk'ün az bilinen nadir fotografları

Haftanın Günlerinin Kelime Anlamları

Asıl adı Adela'ydı

Hüseyin Baradan ve eşi Hayriye Baradan

Şarap şişeleri neden 750 ml ?

Atatürk'ü Anlatan En İyi Kitaplar

Muhtar Çakmağı Hikayesi

Küçük bir kızın hikayesi

Putin’in Hikayesi