Kayıtlar

Büyük ATA’nın sağlık durumu; fevkalade vahim - 29 Ekim 1938

Resim
  29 Ekim 1938...   Cumhuriyet Bayramı... Artık Büyük ATA’nın sağlık durumu, fevkalade vahim.. Odasında, yarı uyku halinde, bitkin bir şekilde yatıyor.. Yaşamından umut kesilmiş, her an her şev olabilir..   Oysa O, Ankara’daki törenlere katılmak istemiş, hatta hipodromda, ATATÜRK’ün şeref locasına yorulmadan çıkabilmesi için bir asansör yaptırılmış, ama ne mümkün ?”   Ne olacaksam orada olayım” diyen ATATÜRK doktorlara,”Bütün mesuliyet benimdir. Ankara’ya mutlaka gideceğim” demiştir, ama artık yatağından bile kalkamamaktadır. O sırada Dolmabahçe Sarayı’nın önünden iyice yakın geçen bir vapurun içerisi, Kuleli askeri Lise öğrencileriyle dolu.. Cumhurbaşkanlığı boyunca ilk kez Ankara’daki törenlere katılamayan ve durumu oldukça ağır olan ATATÜRK’ü görmek isteyen öğrenciler, göz yaşları içerisinde, ellerindeki bayrakları, çiçekleri ve şapkalarını sallayarak haykırıyorlar.. ”ATAmızı görmek istiyoruz!... Sonra birden hep bir ağızdan söylemeye başladıkları İstiklal Marşı ile Dolmabahçe Saray

Atatürk ve Afet İnan, Türkiye'deki kadınların siyasi haklarını kazanmalı

Resim
Atatürk ve Afet İnan, ABD Büyükelçisi Joseph Grewin,  Türkiye'deki kadınların siyasi haklarını kazanmalı  

Ünlü Japon Mafyası Yakuza'nın Cinayete Karşı Örgütlenerek Ortaya Çıkışının Hikayesi

Resim
Daha çok Steven Seagal ve Jackie Chan filmlerinden aşina olduğumuz bu kavramın, 1600'lü yıllarda başlayan bir hikayesi var.   yakuza'nın "japon mafyası" olduğunu bilmeyen yoktur. peki bu adamlar ilk nereden çıktı, nasıl palazlandı? yakuza'nın kökenine dair izleri 1600'lü yılların başına kadar sürebiliriz. kabukimono denen, abartılı kıyafetleri ve saç kesimlerine sahip bazı samuraylar, nodachi denen uzun kılıçlarıyla japonya'nın köy ve kasabalarında kafalarına göre terör estiriyor, hatta insanları zevk için öldürdükleri oluyordu.   genellikle shoguna doğrudan bağlı olan ve hatamoto-yakko (shogunun hizmetkarları) olarak da adlandırılan bu kabukimonolar,   şehirlerde kendi kurdukları irili ufaklı gruplar hâlinde gezerlerdi. kendi güruhlarından olmayan insalara karşı son derece kabaydılar, argolu konuşurlar,   itip kakarlardı; fakat kendi gruplarından insanlara oldukça sadık ve saygılıydılar. birbirlerini el üstünde tutar, bu çarpık "ailelerinin"   b

Koca Karı Değil “Koca Karia” İlacı

Resim
Binlerce yıldır dilden dile gelen sözcük veya tabirlerin zamanla kulaktan kulağa değişime uğraması sık rastladığımız bir durumdur. İşte böyle azizliğe uğramış olan bir tabir de “Koca karı ilaçları” deyimidir.  Bu tabirin aslı “Koca Karia ilaçları”dır. Büyük Menderes Nehri ile Dalaman Çayı arasında yaşamış Karia (Karya) uygarlığının geçmişi M.Ö. 3400’lere dayanır.  Bir gün Karia sarayının bahçesinde çığlık duyulur. Bir haykırış. Karia kralının kızıydı bu. Yörenin en zehirli yılanı sokmuştu. 1.5 metre boyunda, kurşuni renkli engerek. Genç kız acı içinde yere yığıldı. Yüzü morarmış, ateşi yükselmiş, narin bedeni titriyordu. Kan ter içindeydi. Hemen hekimlere gösterildi. Hekimler sonucu krala tek cümleyle özetlediler; Maalesef Karia prensesi ölecekti. Kral kahroldu. Biricik kızı ölürken onun elinden bir şey gelmiyordu. Prenses ateşler içinde geçirdi geceyi. Yüzü gözü şişmişti. Kral da çaresizliğin acılarıyla sabahladı. Hekimler genç kızın akşama kadar can vereceğini söylüyordu. Kral kızını

Köy Enstitüleri'nde ilk günüm..

Resim
  KÖY ENSTİTÜLERİ'NDE İLK GÜN "Yemekhaneye yürüdüm. Masamı gösterdiler, oturdum. Masa başkanı yemeği dağıttı. Önüme de bir de o "sarı" toptan koydu. Yemeği yedim. Gözüm masadaki arkadaşlardaydı. O "sarı"yı nasıl yiyeceklerdi? Soyulan şeye, kabuklara ilgiyle bakıyordum. Dayanamayıp sordum: - Bunun adı ne? Arkadaşların kimisi gülüştü: -Hiç mi yemedin? Portakal bunun adı portakal ! dediler." Kaynak: Mehmet Cimi, O Yıllar Dile Gelse Yemekhane de ilk gün... Benzer hikayeler; Peki, siz bir şeyler yapamaz mısınız? Not: Paylaşımları mail ile bilgilendirilmek için lütfen  Tıklayın

Atatürk, ABD'nin ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph Grewin

Resim
 Atatürk,  ABD'nin ilk Türkiye Büyükelçisi Joseph Grewin 1930 yılında Orman Çiftliğinde kabulü

Yunanistan

Resim
Hazır 9 Eylül de İzmir ve Anadoluyu yunan işgalin den kurtarmışken bir de 9 eylül ve sonrası Yunan tarafına bakalım. 9 Eylül, Yunanistan'da 1922'den 1981'e kadar süren siyasal kargaşanın başladığı gündür. 9 Eylül günü noktalanan kurtuluş savaşı ile ilgili olarak hep türk tarafını inceler ve yunan tarafının politik gelişmelerini gözardı ederiz.   hal bu ki yunan tarafı 1919-1922 arasında oldukça ilginç siyasal gelişmelerle karşılaşmıştır. tarih kitaplarımız Yunanistan'dan söz ederken hep başbakan venizelos'un adını geçirir.   önemli bir siyasal kliğin başlatıcısı olarak eleftarios venizelos, balkan savaşları'ndan beri türk tarafına oldukça zarar vermiş bir politikacıdır. 1919 günü izmir'in işgali kararını alan ve 1920'de yunan kuvvetlerinin izmir ve çevresinden çıkarak ankara'da mustafa kemal öncülüğünde yeniden oluşturulmaya çalışılan türk siyasal varlığını yok etmek için harekete geçmesi emrini veren başbakan kendisidir. Venizelos ancak 1920'de

Rodrigonun Gitar Konçertosu - RODRIGO ile VICTORIA KAMHİ'nin öyküsü

Resim
  Ünlü "Gitar Konçertosu" ile tanınan JOAQUIN RODRIGO ile karısı VICTO RIA KAMHİ'nin öyküsü 15. yüzyıl sonlarının İspanya'sı  Endülüs'teki Arap uygarlığının son kalesi olan Gırnata / Granada düştüğünde, burada yaşayan Müslümanlar ve Yahudiler din değiştirmeye, ya da göçe zorlandılar. "Sefarad" olarak adlandırılan Yahudi göçmenlerin bir kısmı İstanbul, Bursa, Selanik gibi şehirlere yerleştirildi.  Sonraki yüzyıllar içinde geniş aileler kurarak İstanbul kent kültürünün önemli bir parçası oldular. İşte o ailelerden biri olan Kamhiler'in Dolmabahçe Sarayı 'nın yakınlarındaki yalılarında bir kızları doğdu : Victoria..Yıl 1905 idi. Victoria, İstanbul'da, Boğaz'dan geçen gemileri seyrede seyrede büyüdü. Dinleyenlerin "Kelebek gibi çalıyor piyanoyu" dediği Victoria'nın yaşamını, 24 yaşındayken, Paris'te bir müzikli toplantıda bir İspanyol besteciyle tanışması değiştirdi.  Joaquin Rodrigo, salona yardımcısının kolunda ağır ağır y

Adem’in Tanrı ile sohbeti

Resim
  Adem’in Tanrı ile sohbeti   - adem? + buyur tanrı'm. - sana kadın yaratayım mı? + valla, çok makbule geçer. - tamam, önce şu kaburga kemiğini çıkaralım.  + ne kaburgası? ne alakası var şimdi? - e kaburga kemiğinden yaratacağım kadını... + niye be? topraktan yaratsana beni yarattığın gibi. bi’ sürü toprak var. - olmaz. + niye? - kendini tekrar ediyor dedirtmem. sen uzan şimdi, anestezist melekler seni uyutacak. + başımıza iş aldık... ... - adem, uyan hadi. + nerdeyim ben? - cennettesin. sana kadın yarattım. adı havva. bak o ağacın altında oturuyor. + güzel olmuş, eline sağlık. - teşekkür ederim. şimdi, adem, bak, buralar hep cennet, istediğiniz gibi tadını çıkarın havva’yla. ama şu ağaçtan yemeyin, o yasak. + ne işi var ki yasak ağacın cennette? - ben koydum. + niye? - heyecan katsın diye. + vay canına! bari bi tel örgüyle falan çevirseydin, madem yasak. neyse... peki şuradaki kim? - o mu? o şeytan. + e onun ne işi var peki cennette? - seni kandırıp benim yolumdan çevirebileceğini

Prof.Dr.Halil İNALCIK

Resim
  Tarihçilerin Kutbu Prof. Dr. Halil İNALCIK ; ATATÜRK için şu söylediği sözler hepimize ışık tutacak güzellikte: “Mustafa Kemal’in emperyalistlere karşı zaferi Batı’yı sarsıyordu. Avrupa’nın sömürge haline getirdiği Hindistan ve Çin bu kahramanın mücadelesini günü gününe izliyorlardı. Harpten yeni çıkmış İngiliz halkı, Yunan’ın yardımına gitmek için asker olmayı kabul etmedi. (1922). Yunan yalnız kaldı. İngiliz Hükümeti, Büyük Savaşta olduğu gibi Hintlilerden, Hintli Müslümanlardan bir ordu yapıp Mustafa Kemal’e karşı Yunanlıların yardımına gelmek istedi. Fakat Hintli Nehru ve Gandi, o zaman Mustafa Kemal’in Anadolu’daki savaşını heyecanla izliyorlar, bağımsızlıkları için bir savaş öncesi gibi algılıyorlardı. İngiltere’ye asker vermemek için ‘non cooperation’ hareketini başlattılar. Eğer Gandi ve Nehru bu hareketi başlatmasalardı İngiltere Yunan’ın yanına gelecekti, o zaman işler çok daha başka olabilirdi. Mustafa Kemal, kendi vizyonuyla Asya’yı fethetmişti.  Hindistan’ı bağımsızlığa