Kayıtlar

Bülent Kayabaş Kemal Sunal

Resim
Bülent Kayabaş'ın anılarından . "Pendik Tiyatrosu" adlı bir girişimde bulunmuştuk genç arkadaşlarla beraber. 1967'de, Kemal'le ilk kez orada tanışıp samimi olduk. Paramız yoktu beş kuruşsuz dönemlerimizdi. Geceleri yemek yedikten sonra, parasızlıktan çay bahçesine filan da gidemiyoruz.. Sabahı bekliyoruz fırınlar açılsın diye. Fırından ekmek alıyoruz. O zamanlar ortalık o kadar sakin ki; manav domatesini biberini yerinde bırakıp gidiyor geceleri. Biz de o domateslerden alıp tuza banarak yiyoruz. Öyle geçiyor günler.. Provalar oldu, oyunlar başladı derken biz hâlâ, devamlı domates alıyoruz aynı tezgâhtan; ama bayağı alıyoruz yani. "Alıyoruz" dediğim, düpedüz çalıyoruz!.. Yıllar sonra o Kemal Sunal, ben Bülent Kayabaş olduktan sonra, bu anıyı anlattık birbirimize. Çok güldük, hüzünlendik, derken düştük Kemal'le Pendik yollarına, domateslerini çaldığımız o adamı bulmaya.. Bulduk da.. Tabii bu arada bayağı ünlü olmuşuz artık.. "Vaaay!" dedi ad

Kordonboyu’nun Dalgalı Taşların'ın İlginç Hikayesi

Resim
Bir baştan bir başa Kordonboyu’nu   süsleyen adeta deniz dalgasını andıran taşların oldukça ilgi çekici bir hikayesi vardır! 1957 yılında Demokrat Parti’den İzmir Belediye Reisi seçilen Avukat  Faruk Tunca ’dan günümüze kadar taşına gelen bir eseridir. O dönemlerde yakışıklılığı ve birazda çapkınlığı ile ün yapan genç belediye reisi gönlünü tescilli bir güzele kaptırır. Bu kız, 1951 yılında yapılan güzellik yarışmasında Türkiye Güzeli, ardından 1952 yılında İtalya’nın Napoli kentinde düzenlenen yarışmada da Avrupa Güzeli seçilen  Günseli Başar ’dı. O dönemlerin en popüler kişilerden biri olan Günseli Başar İzmir belediye reisinin de dikkatini çekmişti. Nitekim Günseli Başar ve Faruk Tunca bir süre sonra 17 Mart 1958 yılında evlendi! Subay olan babasının Diyarbakır görevi sırasında doğan Günseli Başar aslen baba tarafından Gürcü, anne tarafından Rumelilidir. Günseli Başar yetişme tarzı, bilgisi, açık dünyaya görüşü ve beyniyle, aklıyla ile dikkat çeken bir güzellik kraliçesidir. Güzelli

İlk Ekmek

Resim
  İlk ekmek, öğütme taşlarıyla ezilen buğday, arpa ve çavdar gibi tahılların suyla karıştırılıp, hamur haline getirilmesi ve yüksek ısıda pişirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Günümüzde olduğu gibi geçmişte de en çok üretilen ve ekmek denince akla gelen ilk tahıl buğdaydır. Arpa ise özellikle zor iklim koşullarına ve kuraklığa daha dayanıklı olmasıyla yüzyıllar boyunca buğdayın yetiştirilemediği yer- lerde de yetiştirilerek kullanılmıştır. Yapılan araştırmalar; ilk ekmeğin yassı biçimde, bugünkü pide ya da lavaş dediğimiz unlu mamullere benzer ve mayalandırılmadan hazırlandığını, kızgın taş üzerinde veya ekmek kabı diyebileceğimiz kapların içinde sıcak küle gömülerek pişirildiğini ortaya koymaktadır.  Mayanın ise Antik Mısırlılar tarafından bulunduğu, daha yumuşak ve kabarık mayalı ekmeğin onlar tarafından yapıldığı bilinmektedir. Yaygın inanışa göre; Mısırlı bir fırıncı, hamurun bir parçasını yoğur- mayı unuttu ve bunu bir sonraki hamu

Cicero Teorisi

Resim
Marcus Tullius Cicero, Latin kökenli Romalı devlet adamı, bilgin, hatip ve yazar. Felsefe öğrenimini, Epikürosçu Phaedros, Stoacı Diodotos ve Akademi'ye bağlı Philon'dan almış olan Cicero'nun önemi, Yunan düşüncesini daha sonraki kuşaklara aktarmasından oluşur. Cicero'ya göre ; Cemiyetin yapısı: 1- Fakir çalışır 2- Zengin fakiri sömürür 3- Asker her ikisini de korur, 4- Mükellef üçü için de öder , 5- Serseri dördünün adına istirahat eder, 6- Ayyaş beşi için içer, 7- Bankacı ilk altıyı dolandırır, 8- Avukat ilk yediyi aldatır, 9- Hekim sekizini de öldürür, 10- Mezarcı dokuzunu da gömer, 11- Politikacı da 10 ların sayesinde yaşar. İkibin yıldır dünya değişmedi! Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin. Delivered by FeedBurner               

Selda Bağcan - İlk Yılları

Resim
  Veteriner hekim Selim Bağcan ve ilkokul öğretmeni Fevziye Bağcan 1940'lı yılların başında geldikleri Muğla'dan 1951 yılında ayrılırlar. Bu süre içinde Saburhane Camii'nin karşısındaki Rumlardan kalma Apostol Han'da (önceden Rum okuluydu ) eğitim faaliyetini Sürdüren Cumhuriyet İlkokulu'nda öğretmenlik yapan Fevziye Bağcan ve Muğla'da Veteriner hekim olarak görev yapan Selim Bağcan çiftinin Muğla'da 14 Aralık 1948 tarihinde Havva Selda ve 1950 yılında da Havva Selda'nın küçük kardeşi Serter dünyaya gelmiştir. Ünlü sanatçı Selda Bağcan 2018 Yılı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'ında Muğla Cumhuriyet Meydanı'nda verdiği konserinde " Ben Muğla doğumluyum. Muğla’da Kızıldağ diye bir yer var orda doğmuşum. Daha sonra babamın işleri gereği buradan ayrılmışız. Ben bir yağmurlu havada doğmuşum. Doğduğum gün çok yağmur yağmış ve sel gibi su varmış. Bu yüzden o gün bana “Selda” ismini koymuşlar” demişti. 1951 Yılında Muğla'dan ailenin tayini Van'

Hrisantos'u ben öldürdüm...

Resim
Mondros Mütarekesi sonrası.. İstanbul resmen olmasa da fiilen işgal altında. İtilaf Devletleri gemileri İstanbul'a demirlemiş,  askerleri sokaklarda istedikleri gibi davranıyor. Bu sıralarda Der-i Saadet toprakları ilk seri katiliyle tanışır.   Hristo Anastadiyadis Ahilya. Rum asıllı kabadayı, 5 sene boyunca İstanbul'da terör estirmiş, 13'ü polis 21 cinayet işleyerek   bu toprakların son yüzyılda gördüğü en azılı katil olmuştur. Babası Ahilya 1910 senesinde Atina'ya gitmiş ve kendisinden bir daha haber alınamamış.   Annesi Anderhonin ise, Beyoğlu Peremeci Sokak'ta ünlü bir umumihane (genelev) patroniçesi.   Yani zaten sorunlu bir başlangıç yapmış hayata Hristos... çocukluk yaşlarından itibaren ağabeyi Koço ile birlikte tramvayda yolcuların paralarını çalmaya ve annesinin umumihanesine   giden erkeklerin paralarını çalarak başlayan Hristos, ivedilikle kendisine bir suç çetesi kurar.   Galata, Tatavla (Kurtuluş), Dolapdere ve Beyoğlu'nun haraca bağlayan çetenin di

Hemingway

Resim
Ernest Hemingway Efsane o ki herhangi sıradan bir gün, bir cemiyet toplantısında, onu çekemeyen edebiyatçılardan birisi Hemingway'e ne derece yetenekli olduğunu sorar,   Hemingway ''Senin hayal bile edemeyeceğin kadar.'' diye yanıt verir. Bunun üzerine muhatabı ona, 10 kelimeyi geçmeyen, etkili bir hikaye yazıp yazamayacağını sorar. ''Eğer bunu yazmayı becerebilirsen, ve buradaki herkesi derinden etkilersen yeteneklerin önünde saygıyla eğileceğim.'' der. 10 kelimeye bile ihtiyaç duymayan Hemingway 6 kelimelik bir dram öyküsü yazar. Orada bulunan herkesi etkileyen bu hikaye aşağıdaki gibidir. ''Satılık: Bebek Ayakkabıları. Hiç giyilmemiş.’’ Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin. Delivered by FeedBurner