Kayıtlar

Bir İngilizce öğretmeninin anısı

Resim
Aralık’tı aylardan. Tahtaya İngilizce bir cümle yazdım. “Evet çocuklar, tahtada   ‘Eğer çok zengin olsaydım, anneme ... alırdım.’ yazıyor.   Cümledeki boşluğu, hayal gücünüzü de kullanarak doldurun.   Anlaşıldı mı?” dedim. Anlaşılmış olmalı ki herkes sessiz bir şekilde,   Dağıttığım küçük kâğıtları aldı   ve gözlerini tavana dikip düşünmeye başladı.   Beş dakika sonra sınıfı dolaşıp kâğıtları topladım   ve tek tek okudum.   Uzay gemisi, Ferrari, Miami’de yazlık, Maldivler’de ada...   Ben okuyorum, sınıf gülüyordu.   Son kâğıdı içimden okudum.   “If I were rich, I would buy flowers for my mom.” Cümlenin sahibi, o sene sınıfa yeni gelen çelimsiz,   İçine kapanık bir çocuktu.   “Aramızda çok duygusal bir arkadaşımız var!” dedim.   “Selim, kalk bakalım.   Ne yazdığını arkadaşlarına söyleyebilir misin?” “Çiçek alırım, yazdım öğretmenim.” Sınıfta hafif bir kahkaha koptu.   “Ben çok zengin olduğunuzu düşünün,   Hayal gücünüzü kullanın" demiştim.   Buna rağmen çiçek alırım yazdığına göre,

Otomobil üretiminde "Kalite" testi

Resim
  Otomobil tasarımı dalında öğrenim gören bir grup öğrenci dünya üzerindeki otomobil fabrikalarını dolaşıp, yeni teknolojiler ve bunların uygulanması konusunu inceliyorlarmış. Japonya’da Mazda fabrikasını gezerken kafesler içinde yüzlerce kedi görmüşler, merak edip kendilerine fabrikayı gezdiren Japon mühendise sormuşlar. –”Ürettiğimiz otomobillerdeki yalıtımı kontrol etmek için her 100 otomobilden bir tanesinin içine bir kedi koyup, kapılarını ve camlarını kapatıp akşam eve gideriz.” diye açıklamış Japon mühendis, “Sabah geldiğimizde kedi havasızlıktan bayılmışsa yalıtımda bir problem yoktur. Ama eğer kedi hareket ediyorsa üretimde bir sorun olduğunu anlayıp, tüm üretim kademelerini gözden geçiririz.” Öğrenciler bu fikre hayran kalmışlar. Döne dolaşa yolları Türkiye’ye düşmüş. TOFAŞ fabrikasını gezerken yine aynı manzarayla karşılaşınca çok şaşırmışlar. Pek çok ünlü otomobil üreticisinden önce Japonların ileri teknolojisini uyguladığı için TOFAŞ’ı takdir etmişler. Ama yine de kedileri

Padişahların çocukları

Resim
 Osmanlı padişahları arasında en çok çocuğu olan padişah III. Murat’tır.  Kız ve erkek çocuklarının sayısını tarihçiler 100 – 130 arasında verirler.  Bunun biraz abartılı bir rakam olduğunu belirtsek de Osmanlı sultanlarının  eşlerinden  ve cariyelerinden çok sayıda çocuk sahibi oldukları bilinen bir gerçektir.  Tarihsel kayıtlar eskilere gittikçe çok kesin olmamakla beraber,  Osmanlı padişahları ve sahip oldukları çocuk sayıları şöyledir:  Osman Gazi: 7 erkek, 1 kız;  Orhan Gazi: 5 erkek, 1 kız;  I. Murat (Hüdavendigar): 4 erkek, 2 kız;  I. Bayezit (Yıldırım): 7 erkek, 1 kız;  I. Mehmet (Çelebi): 5 erkek, 2 kız;  II. Murat: 6 erkek, 2 kız;  II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet): 4 erkek, 1 kız;  II. Bayezit: 8 erkek, 6 kız;  I. Selim (Yavuz Sultan Selim): 1 erkek, 4 kız;  Kanuni Sultan Süleyman: 8 erkek, 2 kız;  II. Selim: 7 erkek, 4 kız;  III. Murat: 20 erkek, 4 kız;  III. Mehmet: 4 erkek;  I. Ahmet: 11 erkek, 4 kız;  II. Osman (Genç Osman): 2 erkek, 1 kız;  IV. Murat: 4 erkek, 2 kız;  I.

Fatih'in Mutfağı

Resim
1473 (Hicri: 878) yılının Şaban ayına ait Fatih Sultan Mehmet sarayının bir mutfak defteri vardır. İstanbul fatihinin her gün ne yediğini, sarayında en çok pişen yemeklerin neler olduğunu, bir günlük ve bir aylık mutfak masrafının neye çıktığını gösteren bu defter tarih ve toplumbilim bakımından çok değerli bir belgedir.  Reşat Ekrem Koçu bu defterden bazı ilginç notlar aktarır.  1473’te İstanbul’da erzak piyasası şudur: • Sadeyağın okkası 8, zeytinyağının 6, armudun 5, üzümün 2, tuzun 2 akçe[1] ... 200 yumurta 23, 1000 limon 70 akçe... Bulgurun kilesi 16, kestanenin kilesi 20 akçe... (Bir kile 8 okkadır) Defter o zamanın Türkçesi bakımından da pek ilginçtir. Örneğin balığa, ‘mahi’; kaza, ‘gerdendiraz’ (uzun boyunlu); tavuğa ‘makiyan’ deniliyordu. Soğanın adı ‘piyaz’, lahananın adı ‘kalem’, cevizin adı ‘kirdigan’, karpuzun adı ‘kürbeze’, karabiberin adı ‘fülfül’ idi. • Bu mevsim ve bu ayda sarayda hemen her gün pişen yemek, saray halkının yediği lahana çorbası idi. Fatih Sultan Mehmet

Manisa Tarzanı

Resim
  Manisa Tarzanı Ömrünü tabiâta adamış bir Anadolu ereni, Yunus gönüllü bir doğa sevdalısıydı. Elleriyle binlerce fidan dikmiş, avuçlarıyla kurumuş toprakları sulamıştı.   Beş yıl Antep dağlarında düşmanla göğüs göğüse savaşmış, İzmir'in kurtuluşunda görev almıştı.   Göğsüne iliştirdiği bir palmiye yaprağı üzerine kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası'nı gururla takar,  tüm ulusal bayramlarda kortejin en önünde yer alırdı.   Atatürk'ün ölümüyle artık kesmemeye başladığı saç ve sakallarının bakımına da büyük özen gösterir, çiçeklerden yaptığı özel kokuları sürünür ve her zaman güzel kokardı. Ney çalar, bulduğu her her şeyi okur, dünyada olup biteni yakından takip ederdi. Derviş tabiâtlıydı, parayla pulla işi olmazdı. Belediyenin bağladığı 30 lira bahçevanlık maaşını yarısını çocuklara dağıtır, kalanıyla da fidan alıp dikerdi. Siyah bir şorttan başka bir şey giymez, kente tepeden bakan Spil Dağı’nın eteklerindeki derme çatma sobasız kulübesinde gazete kağıtlarının üzerinde yatar

Atatürk ağlarken

Resim
  Atatürk'ü ağlarken tarih çok ender tespit etmiştir. 25 yıllık araştırmacıyım, 7 tespitim oldu. İlki Çanakkale'de topçu atışımız başladığı sırada döktüğü gözyaşıdır, bir diğeri ise hepimizin bildiği bir hikaye ama ben yine de anlatacağım.   O günün Ankara'sı kurak, çorak bir köy. Çankaya'dan meclise gelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir tek iğde ağacı varmış. Atatürk o iğde ağacının önünden geçişlerinde arabasını durdururmuş, inermiş ve o iğde ağacına selam verirmiş. "Aman demişler paşam ne yapıyorsunuz böyle?", "E, o demiş yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi. En az diğer neferler kadar bunun da selama hakkı var ". Yani "Niye şaşırıyorsunuz?" der gibiymiş.   Ve bir gün yanında bulunan arkadaşına "İşte bu benim..." derken bi de bakıyor ağaç yok ortada hemen iniyor "Ne yaptınız bu ağaca" diyor. "Paşam" diyorlar "Yolu genişletmek için mecburduk kestik o ağacı". &quo

Nikola Tesla

Resim
  Nikola Tesla'nın gençliği (1896) ve ölmeden önce çekilen son fotoğrafı (1943) Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin. Delivered by FeedBurner