Kayıtlar

Meclis fotoğrafı "Atatürk 29 Ekim 1923 günü meclisten çıkış"

Resim
  Atatürk fotoğrafları arasında en bilineni:  29 Ekim 1923 günü meclisten çıkış Hepimizin bildiği o ünlü “Meclis fotoğrafında” saklanan öykü ise Mustafa Kemal’in babacan tavrını sergiliyor.   Bilmelisiniz ki o bilindik fotoğrafın öyküsü pek bilinmeyenler arasında yer alıyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük komutanlarından biri olan  Fevzi Çakmak ’ın kızını evlendirdiği gecedeyiz.   Kalabalık arasında Atatürk’ün dikkatini çeken bir çocuk var. Elinde fotoğraf makinesiyle şipşak fotoğraf çeken çocuğun yanına giden Başkomutan, çocuğun adını sorar.  Ali Rıza , heyecanlanır ve bir anlık yutkunmanın ardından cevap verir. Cevabından sonra Paşa’nın şen kahkasıyla karşılaşır. Paşa, söze;  “Benim babamın adının da Ali Rıza olduğunu biliyor musun?”  sorusuyla devam eder. Üsküp’lü Ali Rıza, şaşkın ve bir o kadar gururlu dakikalar içinde Atatürk’ün fotoğrafçısı olma teklifini direkt birinci ağızdan alır.   Paşa’nın bir şartı vardır; ona artık  “Sarı”  lakabını takacak ve öyle seslenecektir. 29 Ekim 19

Atatürk'ün 1937'de TBMM açış töreni

Resim
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 1937'de TBMM açış törenine katılma ve konuşma görüntüleri   Hikayelerden haberdar olmak için email adresinizi girin. Delivered by FeedBurner

MONİKA ERTL - CHE GUAVERA intikamını üç kurşunla alan devrimci kadın

Resim
MONİKA ERTL Che’nin İntikamını Alan Kadın: Monika Ertl..1937 -1973... Alman kaşif, antropolog, yazar ve film yapımcısı Hans Ertl’ün kızı olan Monika Ertl’ in, ailesiyle birlikte 1952 yılında Bolivya’ ya göç etti.   Burada babasının bazı filmlerine eşlik eden Monika, bu süreçte faşizm koşullarında silah kullanmayı öğrendi. Bolivya’lı belgesel film yapımcısı Jorge Ruiz ile çalıştı. Bir maden mühendisiyle evlilik yapıp boşanmasının ardından, Uluslararası Kurtuluş Ordusu ‘nun Bolivya koluna katılır. Kısa bir süre Che ile yolları kesişir. Ernesto Che Guevara’ nın katledilişinden sonra, 1971 yılında Hamburg’ta Che Guevara’nın ellerinin kesilme emrini veren Bolivya konsolosu Albay Roberto Quintanilla Pereira’yı ve Che’yi altı kurşunla öldüren Bolivya’lı çavuşu, makamında öldüren Monica Ertl, 1973 yılında “Lyon Kasabı” olarak bilinen, eski Gestapo üyesi ve Nazi Alman Klaus Barbie’ nin hazırladığı bilinen bir tuzak sonucu katledilmiştir . Babasının talebi üzerine yeri belli olmayan isimsiz bir

Che Guevara - Ölürken

Resim
Che Guevara Bolivya'da yakalanınca, onu kimin öldüreceği askerler arasında yapılan bir kura sonucu saptanır. Mario Teran'dır bu asker. Tarih de, 9 Ekim 1967.. Daha sonra Che'nin cesedi bir helikopterin iniş takımlarına bağlanır ve özgürlükleri uğruna canını verdiği Bolivyalı yerlilerin üstünden uçurularak Vallegrande'ye götürülür.   Cesedi buradaki bir hastanede küvete konarak basına gösterilir. Bir doktor tarafından elleri kesilerek bilinmeyen bir yere gömülür.. Efsanenin sona erdiğini ilan etmek için Che'nin cesedinin bağlanarak sergilendiği helikopter, 2 milyar dolarlık gaz ve 1 milyar dolarlık petrolün karşılığı olarak Gulf Petrol tarafından, Bolivya Başkanı Rene Barrientos'a verilmiştir. Tarihin gördüğü en zalim, en hırsız devlet başkanlarından biri olan Barrientos, bu helikopterle Bolivya'yı dolaşıp halka para saçmıştır. Diktatörün gökyüzünden yağdırdığı sadece para değildir. Helikopterden halka binlerce futbol topu da dağıtmıştır !.. Propaganda gezile

Atatürk'e - "Köpeğinizi Daha Çok Seviyorum!"

Resim
Atatürk, halka şapkayı tanıtmak için 1925 yılının Ağustos ayında,   dokuz gün süren Kastamonu gezisine çıkmıştı. Yanında Foks da vardı. Bu gezide Atatürk Terzi Mehmet Ağa' nın konağında kalmıştı.   Konağın yan tarafında başka bir konaktaysa bir öğretmen ailesi kalıyordu. Ailenin Belkıs adında bir de küçük kızları vardı. Küçük Belkıs, konağa girip çıkarken gördüğü Foks'u çok sevmişti. Foks da onu görünce hemen kuyruk sallamaya başlıyordu. Fırsat buldukça birlikte oynuyorlardı. Bunu farkeden Atatürk, bir gün çocukla sohbet ederken: "Beni mi çok seviyorsun, köpeği mi" diye sordu.. Küçük Belkıs bir Atatürk'e baktı bir de çevresinde dolanan Foks'a...   Doğruyu söyleyiverdi: "Köpeğinizi daha çok seviyorum," Atatürk, küçük bir şaşkınlıkla gülümsedi: "Niçin?" Küçük Belkıs bir an düşündü, sonra Atatürk'e dönüp: "Çünkü o sizi koruyor" dedi. Beklemediği cevap Atatürk’ü hem şaşırttı hem de güldürdü.   Kaynak: Mustafa Eski, Atatürk' ün

Ataturk’e hakaret eden köylü

Resim
Atatürk'e hakaret eden Köylü Atatürk, olaylara duygusal yaklaşmazdı. Kendisini daima olaya neden olan kişilerin yerine koyarak onların hareketlerinin gerisinde yatan nedenleri araştırır ve kararını ondan sonra verirdi. Devlet yönetiminde görev alanların kendilerini mutlaka vatandaşın yerine koymalarını, kendilerine nasıl davranılmasını, nasıl hizmet verilmesini isterlerse kendilerinin de vatandaşa aynı anlayışla davranmalarını ve hizmet vermelerini isterdi. Kendine yabancı, halkına yabancı, gerçeklerden uzak anlayışlı insanların toplumlarına yararlı olmaları mümkün olmadığı gibi bir de halkta yöneticilerin şahsında devlete olan güvenin sarsılması gibi çok olumsuz bir anlayışın doğmasına da neden olabilirler. Aşağıdaki anekdot Atatürk’ün halka hizmet anlayışını yansıtması açısından önemlidir. Atatürk’e hakaretten sanık bir köylü hakkında kovuşturma yapılıyordu. Durumu Ata’ya bildirdiler. - Mahkemeye veriyoruz, dediler, size küfür etmiş. Atatürk sordu: - Ben ne yapmışım ona? Soruştur

Atatürk Sofya'da

Resim
"Atatürk, Enver Paşa tarafından Sofya'ya askeri ataşe olarak gönderilir.  Bulgaristan henüz 5 yıllık bir ülkedir. Üzgündür Atatürk İstanbul'dan gittiği için.  Bir pastane vardır Sofya'da. Diplomatik erkan genel olarak o pastanede kahvaltı yapmaktadır. Atatürk de orada yapar kahvaltısını. Bir sabah bir köylü girer pastaneye. Bohçası vardır yanında, bırakır bir masanın yanına,  oturur. Bir garson gelir, köylü süt ve kek ister. Garson ise köylünün pastaneden ayrılmasını ister. İtiraz eder köylü. Birkaç garson daha gelip tekrarlarlar dışarı çıkmasını. Köylü öfkelenir ve bağırmaya başlar.  " Senin sattığın sütü ben üretiyorum, senin sattığın pasta, börek, çöreğin ununu ben üretiyorum. Peynirini, yoğurdunu ben üretip veriyorum. Pastana koyduğun meyveyi ben üretiyorum ve sen benim ürettiklerimi bana vermiyorsun öyle mi? Hayır çıkmıyorum ve kahvaltımı burada yapacağım" der.. Herkes suspus olur. Köylünün istedikleri masasına gelir, kahvaltısını yapar ve bir miktar par

ATATÜRK'ÜN İSMET PAŞA TELEFONU

Resim
  İsmet Paşa, Rusya seyahati dönüşü, Bulgaristan elçiliğimizde mahsur kaldı. Bulgar çeteciler İnönü'yü öldürmek için elçiliğimizi kuşatmışlardı.   Bulgaristan'a ihtar verildi ama hükümet umursamadı. Ankara'daki bazı kafalar çareler düşündüler; işin içinden çıkamadılar. *** Atatürk'e sordular.   O, "sizler ne düşünüyorsunuz?" diye sordu. "Bulgaristan'a ekonomik baskı uygulayalım ..." dediler.   Atatürk, güldü: "Telefonu verin bana" dedi. Donanmaya emir verdi. Ertesi sabah, "Yavuz" zırhlısı İzmit'ten Varna'ya gitti. *** Limanda havaya yüz bir pare top atışı yaptı. Topların gürültüsünden evlerin camları kırıldı...   Gemi Komutanı Amiral, Bulgar yetkililere,   "İsmet Paşa'yı almaya geldim" dedi. Bulgar hükümeti, derhal İsmet Paşa'yı Sofya'dan Varna'ya zırhlı bir trenle getirdi. *** Oradan da bando ve merasimle Yavuz'a uğurladı. Amiralimiz, kırılan camların parasını ödedi. İsmet Paşa'yı yur

30 Ağustos Zafer Bayramı 2 - 9 Eylül İzmir'in kurtuluşu

Resim
26 Ağustos 1922   Tan ağarmaya başladığında İsmet Paşa bombardımanı başlatacaktı.   Fakat hiç hesapta olmayan bir şey oldu. Etrafı sis bastı. Toplar kör olmuştu.   Bu şekilde bombardıman başlamazdı. Herkes şaşkındı. Hava gittikçe aydınlanmaya ve fark edilme riski yükselmeye başlamıştı.   Sis dağılmıyordu. Mustafa Kemal tepedeki karargahından çıktı.   Canı çok sıkılmıştı. sis dağılmıyordu. Yapacağı hiç bir şey yoktu. Oldukça stresli görünüyordu.   Vakit akıp gidiyordu.   Bir ara yerinden ayrıldı.   Bölgedeki kayalıkların bulunduğu yere gitti.   Yalnız başına kayaların arasına girdi.   Etraftakiler şaşkındı.   Kayalıktan çıkıp yürüdüğü esnada ekipten biri makinesini aldı ve o tarihi anı fotoğrafladı. Havanın iyice aydınlanmaya başladığı saniyelerde sis bir anda dağılmaya başladı. Düşman mevzileri görünür hale geliyordu. Vakti gelmişti. Derhal bombardıman için İsmet Paşa'ya talimat verildi.   26 Ağustos 1922 günü, saat 05:30'da Türk topları sessizliği bıçak gibi yırttı. Cephane kı