Kayıtlar

Cumhuriyet Dönemi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Çanakkale Anıtı

Resim
Tarihin en kanlı günlerine sahne olan Çanakkale Savaşı sona erer. • İşgalci itilaf güçleri 250.000 kayıp verirken Türk cephesinde de durum aynıdır; 253.000 şehit! • Gözünü hırs ve para bürümüş yöneticilerin hatalı kararlarının vebalini, gencecik insanlar canları ile öderler. Çanakkale’ye saldıran devletler savaştan sonra bir süre köşelerine çekilirler ancak Türk Milleti için bu pek mümkün değildir. • Parçalanma ve yok olma tehdidi karşısında var oluş mücadelesi devam eder. • Henüz şehitlerin kanları toprağa karışamadan yeni bedenler örter üstünü. Çanakkale’de metrekareye 6.000 mermi ve 4 cansız beden düşer. • Dayanılması güç zaiyat karşısında yapılabilecek tek defin yöntemi toplu mezarlardır. • Her millet kendi askerleri için en çok kayıp verilen noktalarda toplu mezarlar oluşturmaya başlar. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İngilizler farklı noktalarda mezarlar ve anıtlar yaptırırlar. • Lozan Antlaşması’ndan sonra da Fransızlar aynı şekilde mezar ve anıtlarını yaptırırlar. • Yeni

25 Kuruş'un Hikayesi

Resim
Seferberliğin ilanıyla beraber Ayvalık’taki 9. Tümen’e bağlı 23. Alay,  ağırlıklarıyla birlikte Soma’ya gelerek, trenle Bandırma üzerinden Tekirdağ’a sevk edildi. 23. Alay’ın Burhaniye’de bulunan bir piyade taburu, mesafenin daha kısa olacağı hesabıyla,  Burhaniye–Edremit– Çanakkale yoluyla cepheye sevk edildi. Bu tabur yürüyüşe geçmeden önce, geçecekleri yollara yakın köylere,  gönderdikleri çavuşlar vasıtasıyla, geçecekleri gün ve saat belirtilerek,  köylülerden asker için yemek hazırlamalarını,  misafir olarak geceleyecekleri yerleri hazırlamalarını istedi.  Böylece yürüyüş sırasında, asker için iaşe ve ibate (yeme ve barınma)  telaşından bir ölçüde kurtulmuş olunuyordu. Aynı şekilde, o yıllarda henüz bir köy olan Havran’a gelen çavuşlar, muhtardan kendilerine kaç kişilik, yemek ve yatak hazırlayabileceklerini sorunca.  Muhtar; “Burasının köy olduğuna bakmayın. Burası büyük bir köydür.  Sizin taburun hepsini ağırlayabiliriz, yedirir içiririz.. Merak etmeyin..”  deyince askerler, köy

Kara Lastik

Resim
 BELKİ DE HİÇ GÖRMEDİNİZ   "Gislaved, İsveç’te 1893’ten beri araba lastikleri üreten bir kauçuk firması ve bu firmanın ürettiği otomobil lastiğinin markası iken “Arabaları lastikle yürütüyoruz da neden insanları da lastikle yürütmüyoruz?” düşüncesinden hareketle  bir de Gislaved marka ayakkabı üretelim demişler ve Türkiye’de 1930’lardan günümüze kadar kullanılan bir ayakkabı üretmişler.  Anadolu’da: Ankara lastiği, azim, Cızlavut, Cizlavit, Ermenek, Hasansaka, kara lastik, kelik, lapçın, soğukkuyu, lastik ayakkabı, rastik, Urum, Trabzon lastiği, yemeni gibi adlarla anılmıştır. (Azerbaycan’da adına Qaloş dendiğini belirtmiş olalım.)    Bu ayakkabı sizin yaşadığınız yörelerde hangi isimle anılıyordu orasını bilmiyorum ama zamanın bir kavşağında onunla ayaklarınız topraktan kesilmiştir. Kara lastik ayakkabı ilk defa hangi tarihte ayaklarımla birlikte yerin yüzünde dolaşmaya başladı hatırlamıyorum. Bu namlı ayakkabıyı, çarıktan ayakkabıya geçiş serüveninin en önemli devrimleri arasınd

BİLETLER NİMET ABLA’DAN

Resim
BİLETLER NİMET ABLA’DAN ALINIRDI Bir zamanlar  yılbaşı klasiklerinden biri haline gelen piyango bileti denilince akla Nimet Abla Gişesi gelirdi. 1899’da İstanbul’da dünyaya gelen Nimet Abla’nın asıl adı Melek Nimet Özden’dir.  Eşi İsmail Beyin 1928 yılında Eminönü Yeni Cami önündeki meydanda tütüncü ve sarraflık dükkanında müşterilerine Türk Tayyare Cemiyetinin çıkardığı piyango biletlerini satmaya başlamasıyla Nimet Abla’nın ilk biletçilik temelleri atılmış olur. Eşi İsmail Bey Tayyare piyango biletlerinin ser bayisi olarak biletleri, tanıtmak maksadıyla küçük esnaflara dağıtır. Satılan biletlerin paralarını tahsil edemeyince işletmesi büyük zarara uğrar ve kapatma noktasını getirir. Bu zor günlerde işin başına geçen Nimet Abla Türk Tayyare Cemiyetinin müdürü Merhum Fikret Bey ile görüşüp cemiyetin bir numaralı bayilik anlaşmasını yapar. 1931 yılının yılbaşında satmış olduğu biletlerden 100 Bin lira büyük ikramiye kazanılması onun uğruna inananların sayısını her geçen gün daha arttırm

Atatürk’ün ajanı

Resim
 Edirne’de iki gün kaldıktan sonra Atina’ya gönderildi. Aradan iki yıl geçti, 26 Ağustos 1922 ‘de başlayan Büyük Taarruz’un ardından Uşak yöresinde, Yunanlıların Küçük Asya Orduları Komutanlığına yeni atanan General Trikopis, yanındaki yüksek rütbeli subaylarla birlikte yakalandı.  İzmir’in 9 Eylül 1922’de ele geçirilmesinden sonra yapılan görüşmelerde Yunanlılar, General Trikopis’e karşı Albay Cafer Tayyar’ı önerdi. Mustafa Kemal bu öneriyi dinlemedi bile. “Jandarma Yüzbaşısı Mümin’i isterim Trikopis’e karşılık!” diye kestirip attı. Mustafa Kemal’in bu önerisi hem Yüzbaşı Mümin’i tanıyan hem de tanımayanları şaşkına çevirdi. Tanıyanlar, Mustafa Kemal’in bir vatan hainine sahip çıkmasını anlayamadılar. Tanımayanlarsa koskoca bir orgenerale karşı bir yüzbaşının takası ne menem iştir diyip kafalarını kaşıdılar! Aslında Mustafa Kemal’in dışında hemen hemen hiç kimse Mümin’in ne yaptığını, asıl kimliğini bilmiyordu. Mümin, İzmir’in işgalinden sonra Ankara’nın yolunu tutacaktı ki, çok iyi R

FAHRETTİN ALTAY

Resim
Fahrettin Altay (12 Ocak 1880, İşkodra - 25 Ekim 1974, Emirgan, İstanbul), Türk Kurtuluş Savaşı kahramanlarından asker ve siyasetçi. Dumlupınar Meydan Muharebesi sonrası Yunan Ordusu'nun geri çekilmesini sağlayarak İzmir'e giren ilk Türk süvarilerinin komutanıdır. 12 Ocak 1880 tarihinde Arnavutluk'un İşkodra kentinde doğdu. Babası Piyade Albayı İzmirli İsmail Bey, annesi Hayriye Hanım’dır. Ali Fikri adında kendinden küçük bir erkek kardeşi vardır. Babasının görev yeri değişiklikleri nedeniyle öğrenim hayatı değişik kentlerde geçti. Mardin’de tamamladığı ilköğreniminin ardından askeri rüştiyeyi Erzincan'da, askeri idadiyi ise Erzurum'da bitirdi. 1897 yılında girdiği İstanbul Harp Okulundaki öğrenimini 1900 yılında birincilikle tamamladıktan sonra Harp Akademisine girdi. Bu okuldaki öğrenimini 1902 yılında altıncı olarak tamamladı ve meslek yaşamına başladı. İlk görev yeri olan Dersim ve çevresinde 8 yıl görev yaptı. 1905 yılında kolağası, 1908 yılında binbaşı rütbesi

NURİ KİLLİGİL

Resim
 NURİ KİLLİGİL Nuri Killigil (veya Nuri Paşa) (1889, İstanbul - 2 Mart 1949, İstanbul), Osmanlı Ordusu komutanı ve cumhuriyet döneminde tüccâr, yatırımcı ve sanâyici. Bakü Muharebesi'nde gösterdiği başarılar nedeniyle "Bakü Fatihi" olarak anılır. Enver Paşa'nın kardeşi olan Nuri Killigil, I. Dünya Savaşı'nın sonlarında Azerbaycan'a hakim olan Rus ve Ermeni birliklerinin Mart Olayları adı ile anılan Müslüman katliamları yapmaları üzerine, Kafkas İslam Ordusu adında Osmanlı, Azeri ve Dağıstan askerlerinden oluşan bir ordu ile Azerbaycan'ı işgalden kurtarma harekâtı başlattı. Bu ordunun önünü kesmek ve Azerbaycan'ı kontrol eden Rus ve Ermeni birliklerine yardım etmek için İngilizler Bakü'ye küçük bir kuvvet yollamışlardı. Fakat Nuri Paşa'nın komutasındaki Kafkas İslam Ordusu'nun Azerbaycan genelinde büyük destek bulup güçlenmesi üzerine Bakü Muharebesi'nde yenilip buradan çekildiler. 15 Eylül 1918'de Bakü'nün kurtarılmasından sonra