Kayıtlar

Mayıs, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Pabucu dama atılmak sözü nereden gelir ?

Resim
  Osmanlı devrinde herkesin meslek ahlakı ilkeleriyle çalıştığı o dönemlerde bir zanaatkarın yaptığı işte ihmal veya hileye sapması nadir görülen hadiselerdendir. Çabucak bozulan, yırtılan veya çürüyen mallarda bir hile aranır, bulunursa kethüdaya şikayetle ilgilisinin cezalandırılması istenirmiş.   Takdir edilir ki ayakkabı imalatı bu tür şikayetlere açık bir meslektir. Kısa sürede eskiyen ayakkabının kullanım hatası mı, yoksa üretim hatası mı olduğu sık sık tartışma ve şikayet konusu edilmeye başladığı devirlerde, çürük çarık yapılan, çabuk sökülen yahut delinen ayakkabılar dolayısıyla kethüda sık sık çarıkçılar yiğitbaşısını çağırıp tahkikat yaptırır olmuş. Eğer bir imalat hilesi söz konusu ise ilgili usta çağrılır, esnafın ileri gelenleri, yiğitbaşı ve diğer meslek temsilcileri huzurunda kethüda tarafından tekdir edilir, aldığı ücretin müşteriye iadesi sağlanır, dava konusu olan ayakkabı da kullanılmamak için dama atılırmış. Damında çok ayakkabı biriken esnafda ayakkabı satmakta zo

Tabakhaneye bok yetiştirmek sözü nerden gelir ?

Resim
Osmanlı döneminde deri tekeli Safranbolu'daydı. Tabaklanmayan deriyi satanlardan, o dönemin tüccarları alış veriş yapmazlardı. O dönem çok para kazanan Safranbolu'lu iş adamları Köşkler, konaklar ve 99 odalı evler yaptırmış, bazı evlerin içine çeşme dahi getirilmiştir. Safranbolu'da taze köpek dışkısı için tabakhanelerde yaygın olarak binlerce köpek beslenirmiş. Ham deri, kıllardan, yağ ve et tabakalarından mekanik olarak temizlendikten sonra kimyasal olarak işlendiği "sama" safhasında, taze köpek dışkısı enzimlerine ihtiyaç duyulduğundan, tabakhanelerin olduğu yerleşim yerlerinde çoluk çocuk ellerinde teneke maşrapalar, köpek dışkısı toplarlar, "sama" işlemi ancak dumanı tüten taze dışkı ile yapılabildiğinden koşa koşa tabakhanelere yetiştirirlermiş. Hayvanların derilerinin işlendiği atölyeler köpek dışkısı için yanar tutuşurlarmış. Çünkü bir tek taze köpek bokunda bekletilen deri yumuşacık, kıl köklerinden arınmış, gözenekleri açık, ince, homojen, yani

Postacı - Bill Ray 1969

Resim
Her detayıyla mükemmel bir fotoğraf ve güçlü hikayesi. Fotoğrafı çeken ABD'li ünlü fotoğrafçı Bill Ray, "Karşımda mükemmel bir adam vardı, tek yapmam gereken deklanşöre basmaktı" diyordu. Bu güzel karenin göbeğindeki o şık beyefendi; sanatıyla yurdunda tanınmak isterken fotoğrafıyla dünyaca tanınan ama kim olduğu bugüne kadar bilinmeyen Hasan Güven. Hasan Güven dönemine ve çevresine göre farklı kişiliklerden biridir. Bir köyde doğmuştur. Divan sazı çalar, söyler hatta kendine ait türküleri de vardır. Her fırsatta İstanbul'a kaçar ve ilk durağı Unkapanı'ndaki plak şirketleri ya da sinema dünyasının kalbi Yeşilçam olurdu. Kendisi de bu fotoğrafı 17 Nisan Tarihli 1970 tarihli Life dergisinde tesadüfen gördü. O dönem Almanya'dan dönen bir arkadaşı trende bırakılmış bu dergiyi görür. "Ya bu bizim Hasan değil mi" diyerek alır dergiyi ve kendisine götürür. Fotoğrafı gören Güven, sınır ötesi bir mecmuada yer almış olmaktan çok mutlu olu