Kayıtlar

Bir otomobilin yanlış yola sapması bir dünya savaşına neden oldu.

Resim
Talihsiz Arşidük Franz Ferdinand sabah bombadan kurtuldu aynı gün ilginç bir şekilde suikasta kurban gitti. 28 Haziran 1914'te Arşidük Franz Ferdinand Saraybosna'da bir suikasta kurban gitti. Bir grup genç Sırp terörist, Arşidükü ülkeye yapacağı resmi bir ziyarette öldürmeyi Planlamışlardı. Hedefi ıskalayan bir bomba atarak işi ellerine yüzlerine bulaştırmışlardı. Aralarından biri sakinleşip kendine gelmek için yan sokaklardaki bir kahveye sığınmıştı Arşidük sabahki bombalama olayında yaralanmış olan bir subayı ziyarete gitmek için tekrar otomobille yola koyuldu.  Şoför Saraybosna ırmağının üzerindeki bir köprüyü geçtikten sonra yanlışlıkla sola saptı. Adama durması ve geri gitmesi söylendi. Bu tip otomobiller bazen geri viteste stop ederdi; buna da öyle oldu. Terörist hedefinin arabayla yavaş yavaş gelip önünde durduğunu gördü ve tabancasını ateşledi. Katil Gavrilo Princip 17 yaşında, milliyetçilik ve terörizm eğitimi görmüş bir romantikti. Avusturya da reşit olmayanlara idam

Almanya'ya da ki Casusumuz “Emine Adalet”

Resim
 Almanya'ya Casus Olarak Gönderdiğimiz Dansöz Emine Adalet'in Gizemli Hikayesi Türkiye tarafından Nazi Almanyasına casus olarak gönderilen Emine Adalet, Hitler'in yaverlerinden Freglayr ile olan tanışıklığı sayesinde Nazilerin gizli bölgelerine hatta karargâha kadar girer. Hitler'in Propaganda Bakanı ve sağ kolu Joseph Goebbels, kendisini görmek ister. Emine Adalet, Goebbels'in ihtişamlı malikanesinde çok iyi karşılanır. Artık o, Hitler'in hayranlıkla seyrettiği bir yıldız olarak tanınır. Ancak Emine Adalet, onların sandığı gibi sadece sahne gösterisi yapan bir kadın değil, cumhuriyetin ilk Milli İstihbarat Teşkilatı için bilgi toplamakla görevli ajanlardan biridir. Almanya'ya casus olarak gönderdiğimiz dansöz Emine Adalet, Führer'in yaveri ile ilişki kurup istihbarat elde ederek ve Nazilerin Paris'i işgal edeceğini Türkiye'ye önceden bildirir. Böylece Türk hükûmeti, Paris'teki Türk vatandaşlarını geri çağırıp zarar görmemelerini sağlamıştır.

Midilli Adası ve Abdülhamit’in Borcu

Resim
 ABDÜLHAMİD AVRUPA'YA BORCU ÖDEYEMEYİNCE... Öfkelenen Fransa, donanmasından 7 gemiyi üzerimize gönderdi.  Karşı koyacak donanmamız yoktu. Ve 1901'de Fransız donanması Midilli Adamızı kuşattı. Adayı giriď çıkışlara kapattı. Limanı tuttu. Vergi gelirlerine el koyacağını bildirdi.   Peki bu noktaya nasıl gelinmişti? 1879'da dış borcunu ödeyemez duruma düşen devletimiz 1881 Muharrem Kararnamesi ile ekonomiyi Duyun-u Umumiye iIe Reji Şirketi ipoteğine devretse de yabancı sermayeli Osmanlı Bankası bile yeni kredi açmayınca bir kısım borçlar ödenemiyordu.  Fransız sefiri Constans, 1901’in temmuz ayından itibaren bu borcu alabilmek için hükümeti sıkıştırırken, alacaklılar İstanbul’da mahkemeye başvurmuşlar ve davayı da kazanmışlardı. Yalnız hükümet, amcasının tahttan indirilmesinde kullanılan böyle bir borcun varlığından Abdülhamid’i haberdar etmekten korkmuş ve bunu Padişah’a duyurmamıştı. Ağustos ayına gelindiğinde ise Fransa hükümeti elçisi vasıtasıyla durumdan bizzat Saray’ı ha

İzmir kurtuluşu 9 Eylül

Resim
9 Eylül - İzmir İzmir, tarih boyunca pek çok zorluğa göğüs germiş, yürekli insanların kenti olmuştur. Ancak tarihin en önemli dönüm noktalarından biri, 9 Eylül 1922 tarihinde yaşandı. İşte o gün, İzmir'in özgürlüğünün ve bağımsızlığının simgesi haline geldi. O tarihi gün, düşman işgaline karşı direnişin ve milli mücadelenin en parlak anlarından biriydi. İzmir halkı, bağımsızlık aşkıyla yanıp tutuşuyordu. İşte bu coşku ve kararlılık, İzmir'i kurtarma umuduyla doluydu. 9 Eylül 1922 sabahı, İzmir halkı ellerinde bayraklarla sokaklara döküldü. Gözlerindeki umut ve kararlılık, işgalcilere karşı son bir kez daha direnişin sembolü oldu. Düşman işgalini sona erdirmek için canlarını ortaya koymaya hazırdılar. O gün, İzmir'in özgürlüğü için verilen mücadelede binlerce vatansever hayatını kaybetti. Ancak onların fedakarlıkları, İzmir'in özgürlüğüne giden yolu açtı. Kurtuluş günü, aynı zamanda bu vatanseverlerin azim ve özverisinin anısına bir saygı duruşu olmalıdır. 9 Eylül, İzmir

Etimoloji

Resim
Fransızca kökenli bir kelime.Saçların abartılı şekilde yüksek ve süslemeli yapıldığı döneme denk gelir. Bu tarzın akım haline gelmesinde öncü kişilik Mariya Antuanetta dır. Kuaf = Mifer ici Kuafen = Saç düzeni  Kuaför = Saçı düzenleyen Palavra Sıkmak  Eskiden donanmanın en güçlü savaş gemilerinden olan kalyonlarda güvertenin alt katına 'palavra' denirdi. Kalyonların genellikle orta katında bulunan hantal toplar hava şartları veya konuma göre kullanılamaz durumda olursa palavra topları devreye girerdi. Çok yüksek bir gürültüyle patlayan bu toplar kısa menzilliydi ve savaşta tahrip gücü zayıftı. Genellikle, savaş dışında, bir merasim veya kutlama için ateşlenirdi. Gürültüsünün yüksek olması ve hedefe etkisinin zayıf olması sebebiyle, 'palavra sıkmak' tabiri zamanla halk arasında kullanılır olmuştur.  Eline Su Dökemez Genellikle iki insanı kıyaslarken birinin üstünlüğünü belirtmek üzere kullanılan bu tabir eski bir adaba dayanır. Eskiden, abdest alacak kişi bir usta ise, ç

Zati Sungur

Resim
  Cenaze töreninde  Yaşar Kemal,  Mehmet Kemal in kulağına eğilip "Bayrağa sarılmalıydı, hangi devlet büyüğünden geri kalır, Bando da olmalıydı top arabasına da konmalıydı demiştir. 1924 senesinde kutuya kadın koyup ortadan kesme gösterisi dünya tanıtan adamdır.  10 Mart 1898 tarihinde Bursa Ulu Camii müezzini ve Emir Sultan türbedarı Hüsnü Efendi ile Remziye Hanım'ın ilk çocukları olarak doğmuştur, ilkokul ve lise eğitimini Bursa Mekteb-i Sultanisinde tamamlamıştır Seyahat etme arzusuyla 1914'te girdiği Denizcilik Makine Mektebi (Deniz Astsubay Okulu) sınavlarını birincilikle kazanmış, 1916 yılında da Almanya'ya denizaltı filosunda staj yapmak için gönderilen başarılı öğrenciler arasında yer almıştır. İki yıl boyunca Alman Kara Kuvvetleri ve Alman Deniz Kuvvetlerinde teknik eğitim alan sanatçı, I. Dünya Savaşı sırasında Alman İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki bağlantının kesilmesi sonrasında ülkesine dönememiş ve önce ortopedi atölyelerinde sonra ise

Eskiden insanlık

Resim
  1500'lü yılların İngiltere’sindeyiz. İnsanların çoğu Haziran'da evleniyordu. Çünkü senelik banyolarını Mayıs ayında yapıyorlar, Haziran'da hala çok kötü kokmuyorlardı. Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu. Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti. Ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak da bebekler aynı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü. İngilizce'deki 'banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın' (Don't throw the baby out with the bathwater) deyimi buradan gelmektedir. Evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu. Burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük