Kayıtlar

DOROTHY EADY VE OMM SETY'NİN REENKARNASYONU

Resim
Bir İngiliz Kadında Mısırlı Bir Rahibenin Reenkarnasyonu   Reenkarnasyon olgusu büyüleyici bir konudur. Reenkarnasyonun savunucuları, Dorothy Louise Eady'nin hikayesini, reenkarnasyonun doğum ve ölüm kadar yaşamın bir parçası olduğuna dair en önemli örnek olarak sunarlar.   Dorothy Eady'nin (Omm Sety) hikayesi ilginçtir. Ocak 1904'te İngiltere'nin Londra yakınlarında İrlandalı bir ebeveynin kızı olarak   doğdu. Üç yaşına kadar hayatını normal bir çocuğunki gibi yaşadı. Fakat talihsiz bir şekilde merdivenden düştü. Aile doktorları öldüğünü şöyledi. Bir saat sonra bir mucize yaşandı. Doktor cesedi cenaze evine götürmek için döndüğünde, küçük Dorothy'yi yatakta oturmuş oynarken buldu. Ancak Dorothy, ailesinin de farkına varacağı gibi artık o merdivenlerden düşen kız değildi. Dorothy kısa süre sonra rüyalarında büyük sütunlarla, devasa heykellerle dolu bir binada olduğunu görmeye başladı. Rüyaları hakkında hiç durmadan ailesiyle konuşmaya başladı. Sürekli ağlıyor   ve ı

30 Ağustos Zafer Bayramı

Resim
 Atatürk, 31 Ağustos 1922 günü muharebe meydanını gezerken şehitler arasında düşman topçu mermisinin açtığı çukura gömülmüş bir sancaktar görür. Bu aziz şehit, toprağın üstünde katılaşmış kolu ile sancağı dimdik tutmaktadır. Manzara karşısında duygulanan Başkomutan, savaş sonrasında yapılacak Şehit Asker Anıtı için bunun sembol alınmasını emreder. Atatürk, 30 Ağustos 1924 günü anıtın temel atma töreninde yaptığı konuşmada, bu anıtın taşıdığı anlam ve önemle ilgili olarak; ‘‘Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk Devleti'nin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ebedi hayatı burada taçlandı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır. Burada temelini attığımız ‘‘Şehit Asker Abidesi’’ işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, fedakâr ve kahraman Türk Milleti'ni temsil edecektir. Bu Abide Türk vatanına göz dikenlere, Türk’ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, cesaretini, kudr

Keskin Nişancı Şükrü Bey

Resim
  Enver Paşa'nın yaverlerinden Yenibahçeli Şükrü tarihte çok az kişiye nasip olacak bir keskin nişancılık yetenekine sahipti. Bu durum Amerikalıların gözünden kaçmamış. 1920 yılında yazılan raporda Şükrü'nün gerek tabanca gerekse tüfekte ülkenin en iyi nişancısı olduğu yazılmış. Yenibahçeli Şükrü bu ününü genç yaşından itibaren kazanmaya başlamış, sadece ülke içerisinde yapılan atıcılık müsabakalarında değil, Almanya ve Avusturya'da girdiği müsabakalarda da hep birinci olmuştu. Cesareti ile de tanınan Şükrü, komando birliklerimizin öncülü olarak görebileceğimiz hücum taburlarlarının ülkemizdeki kurucusu olmuş, Karakol Cemiyeti'nde üstlendiği kritik görevlerle Millî Mücadele'ye büyük katkı sağlamıştı. İşgal günlerinde ise Ayasofya'yı kiliseye çevirmek isteyen Rumları Ayasofya'yı havaya uçurmakla tehdit ederek önlemişti. Yenibahçeli Şükrü'nün Millî Mücadele dönemi hatıraları da kitap haline getirildi. . Hikayelerden haberdar olmak için e-mail

Samiye Burhan

Resim
Samiye Burhan, Türkiye'nin ilk kadın otomobil yarışçısı, Yıl henüz 1928.. O yıllarda İstanbul Hipodromu'nda araba yarışları düzenlenmekte. At yarışlarındaki gibi de bahisler mevcut. Gözler, hep bir kişiyi mutlaka görüyor. Samiye hanımı... Çünkü o, bu otomobil yarışlarının değişmez pilotlarından. Yanlış duymadınız. O bir otomobil yarışçısı. 15 yıl kadar önce kadının nüfus sayımlarında dahi sayılmadığı bir toplum,  yapılan devrimler sayesinde ortaya pistlerde ter döken bir kadın çıkarıyor. Çıkarmakla kalmıyor. 1930 ve 1931 yıllarında girdiği yarışlarda dereceler elde ediyor. 1932 yılındaki bir yarışmada tüm erkek yarışmacıları geride bırakarak birinciliği göğüslüyor. Fakat ikinci olan yarışmacı Paşazade Vehbi Bey, yarışmaya bir kadın dahil olmasaydı birinci olacağını söyleyerek itiraz ediyor. İş mahkemeye aksediyor. Davaya bakan Sultanahmet Sulh Hukuk Mahkemesi,  kupanın Samiye Hanım'a verilmesini karar veriyor.  Samiye Hanım, pistte geçilen ama durumu kabullenemeyen  erkekle

II. Abdülhamidin Mahkemesi

Resim
  3 Osmanlı askerinin idam edilişi ve 1 Osmanlı askeri ile bir temizlikçinin tutuklanması; 8 Ağustos 1903 tarihinde Manastır'da üzerinde resmî kıyafeti olmadan gezen Rus Konsolosu Rostkovski, karakol önündeki Osmanlı askerinin kendisini selamlamadığını fark edince elindeki kamçı ile hiddetli bir şekilde, nöbet tutan askere yaklaşıp kendisini neden selamlamadığını sordu. Türk kaynakların belirttiği üzere Rus Konsolos elindeki kamçı ile Osmanlı askerine vurdu. Konsolosun dilini anlamayan ve azarlanan nöbetçi Osmanlı askeri tüfeğiyle ateş ederek Rus Konsolos Rostkovski'yi orada öldürdü. Yaşanan bu olay II. Abdülhamid'i endişelendirince sert tedbirlere başvuruldu ve Osmanlı askeri Halim yargılandı. II. Abdülhamid mahkemeyi takip eden Hüseyin Hilmi Paşa'ya Rus Konsolosun öldürülmesi nedeniyle iki Osmanlı askerinin idamının derhal uygulanmasını emretti. Rus Konsolosu öldüren Osmanlı askeri Halim'in yanı sıra yanında bulunan diğer nöbetçi asker olan Abbas da cinayeti önley

Mutasarrıf Nazım Paşa

Resim
  1900 lü yılların başı...Yer Mersin..1860 lı yıllarda başlayan Amerikan iç savaşı sonrası Çukurova’da pamuk üretimi başlar ve Mersin Çukurova'nın ihracat ve ticaret merkezi haline gelir.Şehirde 12 konsolosluk ile çok sayıda yabancı acenta ve temsilcilikler vardır.Bir çok yabancı işadamı yaşamakta ve ticaret yapmaktadır.Yoksul ailelerin çocukları ise hamallık yaparak ,yoğurt pazarından (bugün hala Yoğurt Pazarı olarak mevcuttur)veya limandan alışveriş yapanların yüklerini taşıyarak ailelerine katkıda bulunmaktadır.12 yaşındaki Memet de bunlardan biridir. Mersin'de yaşayan İngiliz Lord Thompson ,birgün yurt dışından gelen eşyalarını taşıtmak için Memet’i çağırır.Memet ,eşyalar çok ağır olduğu için ilk anda kaldıramaz ,fakat çevresindekilerin yardımıyla yük Memet’in sırtına yüklenir.Lord’un malikhanesinin taş avlusuna taşır yükü. Ve parasını ister.Fakat lord ödemez parayı.Memet ısrar edince elindeki topuzlu bastonla Memet'in kafasına vurur ve Memet oracıkta ölür. O sırada Me

Kosmografya

Resim
Yıl 1929.. Lise 3 ders kitabı. Adı: Kozmografya.. Yazarı: Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Yar. Atatürk’ün isteği ile yazıldı. Büyük önderdeki öngörüye bakar mısınız? Hikayesi ise inanılmaz.... “Bu kitabı bulabilmek için uzun zamandır çaba sarf ediyordum. Sonunda bir sahafta buldum. Adı Kozmografya. Türkiye’deki ilk astronomi kitabı. İlk baskısı 1929’da yapıldı. Benim bulduğum ise 1933 baskısı. Yazarı Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Yar. Bu kitap yazılmadan 8 sene önce Ankara Hükümeti’nin kasasında sadece 48 kuruş vardı. İşgal güçleriyle, fakirlikle, cehaletle ve hastalıkla mücadele ediliyor; savaş sonrası Osmanlı’nın borçları ödeniyor, diğer yandan bilimle sanatla Cumhuriyet inşa ediliyor, fabrikalar yapılıyor, operalar temsil ediliyor, yurt dışına eğitim için öğrenciler gönderiliyor, örnek bir ülke yaratılıyordu. O dönem insanlar dünyanın düz olduğunu ya da boğanın boynuzları üzerinde durduğunu düşünüyordu. Astronomi nedir, kimse bilmiyordu. Ama bir kişi bunun önemini biliyordu. Dünyada başka örneğ

Satı Kadın

Resim
Mustafa Kemal Atatürk, sıcak bir yaz mevsiminde (16 Temmuz 1934),  yanında Nuri Conker, Afet İnan ve başyaveriyle birlikte Kızılcahamam’a gidiyordu.   Bütün köylüler Atatürk’ü karşılamak ve selamlamak için, yola çıkmışlar, kısım kısım yerlerde toplanarak, ağaç dallarından çardaklar ve taklar yapmışlardı. Atatürk, üstü kapalı, yanları açık bir otomobildeydi. Kazan köyü yakınlarında, okul öğrencileri ve öğretmenleri, nahiye müdürü, köy muhtarı ve kadınlı erkekli köylüler hepsi bir arada Atatürk’ü sevgiyle karşılamışlardı. Otomobil durdu, fakat o topluluktan, cesaret edip, hemen yaklaşan olmamış, çekinmişlerdi. Birdenbire; içlerinden, sırma işlemeli en güzel elbisesini giymiş yağız çehreli bir kadın otomobile yaklaşarak:  “Paşam hoş geldiniz. Senin için yer hazırladık, ayran yaptık, içer misin?” der.  Atatürk nezaketle yollarının uzun olduğunu, her yerde durmanın mümkün olmadığını anlatır.  Bunun üzerine sırma işlemeli elbiseli kadın, ayranı otomobile getirterek, Ata’sına ikram eder.  Ata