Kayıtlar

Atatürk Sofya'da

Resim
"Atatürk, Enver Paşa tarafından Sofya'ya askeri ataşe olarak gönderilir.  Bulgaristan henüz 5 yıllık bir ülkedir. Üzgündür Atatürk İstanbul'dan gittiği için.  Bir pastane vardır Sofya'da. Diplomatik erkan genel olarak o pastanede kahvaltı yapmaktadır. Atatürk de orada yapar kahvaltısını. Bir sabah bir köylü girer pastaneye. Bohçası vardır yanında, bırakır bir masanın yanına,  oturur. Bir garson gelir, köylü süt ve kek ister. Garson ise köylünün pastaneden ayrılmasını ister. İtiraz eder köylü. Birkaç garson daha gelip tekrarlarlar dışarı çıkmasını. Köylü öfkelenir ve bağırmaya başlar.  " Senin sattığın sütü ben üretiyorum, senin sattığın pasta, börek, çöreğin ununu ben üretiyorum. Peynirini, yoğurdunu ben üretip veriyorum. Pastana koyduğun meyveyi ben üretiyorum ve sen benim ürettiklerimi bana vermiyorsun öyle mi? Hayır çıkmıyorum ve kahvaltımı burada yapacağım" der.. Herkes suspus olur. Köylünün istedikleri masasına gelir, kahvaltısını yapar ve bir miktar par

ATATÜRK'ÜN İSMET PAŞA TELEFONU

Resim
  İsmet Paşa, Rusya seyahati dönüşü, Bulgaristan elçiliğimizde mahsur kaldı. Bulgar çeteciler İnönü'yü öldürmek için elçiliğimizi kuşatmışlardı.   Bulgaristan'a ihtar verildi ama hükümet umursamadı. Ankara'daki bazı kafalar çareler düşündüler; işin içinden çıkamadılar. *** Atatürk'e sordular.   O, "sizler ne düşünüyorsunuz?" diye sordu. "Bulgaristan'a ekonomik baskı uygulayalım ..." dediler.   Atatürk, güldü: "Telefonu verin bana" dedi. Donanmaya emir verdi. Ertesi sabah, "Yavuz" zırhlısı İzmit'ten Varna'ya gitti. *** Limanda havaya yüz bir pare top atışı yaptı. Topların gürültüsünden evlerin camları kırıldı...   Gemi Komutanı Amiral, Bulgar yetkililere,   "İsmet Paşa'yı almaya geldim" dedi. Bulgar hükümeti, derhal İsmet Paşa'yı Sofya'dan Varna'ya zırhlı bir trenle getirdi. *** Oradan da bando ve merasimle Yavuz'a uğurladı. Amiralimiz, kırılan camların parasını ödedi. İsmet Paşa'yı yur

30 Ağustos Zafer Bayramı 2 - 9 Eylül İzmir'in kurtuluşu

Resim
26 Ağustos 1922   Tan ağarmaya başladığında İsmet Paşa bombardımanı başlatacaktı.   Fakat hiç hesapta olmayan bir şey oldu. Etrafı sis bastı. Toplar kör olmuştu.   Bu şekilde bombardıman başlamazdı. Herkes şaşkındı. Hava gittikçe aydınlanmaya ve fark edilme riski yükselmeye başlamıştı.   Sis dağılmıyordu. Mustafa Kemal tepedeki karargahından çıktı.   Canı çok sıkılmıştı. sis dağılmıyordu. Yapacağı hiç bir şey yoktu. Oldukça stresli görünüyordu.   Vakit akıp gidiyordu.   Bir ara yerinden ayrıldı.   Bölgedeki kayalıkların bulunduğu yere gitti.   Yalnız başına kayaların arasına girdi.   Etraftakiler şaşkındı.   Kayalıktan çıkıp yürüdüğü esnada ekipten biri makinesini aldı ve o tarihi anı fotoğrafladı. Havanın iyice aydınlanmaya başladığı saniyelerde sis bir anda dağılmaya başladı. Düşman mevzileri görünür hale geliyordu. Vakti gelmişti. Derhal bombardıman için İsmet Paşa'ya talimat verildi.   26 Ağustos 1922 günü, saat 05:30'da Türk topları sessizliği bıçak gibi yırttı. Cephane kı

Bigalı Mehmet Çavuş - İlk Mehmetcik

Resim
  Mehmetçik adının "isim babası" Bigalı Mehmet Çavuş, 1878 yılında Bulgaristan’ın Filibe Kasabasında dünyaya gelmiştir. 1877 - 1878 Osmanlı Rus Savaşı sırasında ailesi Anadolu’ya göç ederek Biga'nın Bahçeli Köyüne yerleşir. Türk Milleti için ölüm-kalım savaşı olan Çanakkale Savaşı'nda Bigalı Mehmet Çavuş da cephededir. İtilaf Devletleri deniz savaşları sırasında 4 Mart 1915'de ilk olarak karaya asker çıkarmayı dener. İtilaf donanması, 4 Mart 1915'de, 5 zırhlı ve 7 torpido desteğinde önce Seddülbahir tabyasını, kaleyi ve köyü 45 dakika ateş altına aldıktan sonra, 3 büyük sandalla Seddülbahir İskelesi'ne gelerek saat 15:30'da karaya tam teçhizatlı 75 civarında asker çıkartır. İngilizler bu çıkarmayı Seddülbahir Tabyası Türkler tarafından boşaltılmış olduğunu zannederek yapmışlardı. Aslında tahminlerinde haklılardı... Seddülbahir Tabyası Türkler tarafından boşaltılmıştı fakat bu bölgeyi kara saldırılarına karşı savunmaktan sorumlu olan 9. Tümen Komutanı A

Bir Kız Kulesi Öyküsü

Resim
  BİR KIZKULESİ ÖYKÜSÜ KARL DETROİT YA DA MÜŞİR MEHMET ALİ PAŞA Size bir hikaye anlatacağım, yaşanmış bir hikaye, hem de sonuçları çok ama çok güzel olan bir hikaye… 1827 yılı.. Almanya’nın Magdeburg şehri… Bu şehirde Ludwig Carl Friedrich Dedloid adında bir erkek çocuğu dünyaya gözlerini açar. Büyüdükçe huzursuzluğun ne olduğunu anlar, çünkü annesi ve babası sürekli kavga etmektedir. Aileyi ve Carl’ı çok seven yakınları, bu kavgalardan etkilenmesin diye Carl’ı bir yetimhaneye verirler. 12 yaşına kadar bu yetimhanede kalır Carl, çok eziyet çeker, dayak yer ve artık kaçmaya karar verir.   Bir gece çarşafları birbirine bağlar ve kaçarak Hamburg’a gelir. Daha 12 yaşındaki Carl, bir gemide miço olarak iş bulur.   Çok sıkıntılı bir 3-4 ay geçirir. Miço olduğu gemi İstanbul Boğazından geçerken   KIZ KULESİNİ görür Carl, denize atlar ve Kız Kulesine kadar yüzer. O sıralar Kız Kulesi Cüzzamlıların kapalı tutulduğu bir minik adadır.   Carl yakalanır ve Emin Ali Paşa’nın yanına götürülür.   Paşa

Atatürk'ün hayatındaki en zorlu gün 26 Ağustos 1922'dir

Resim
Atatürk'ün hayatındaki en zorlu gün 26 Ağustos 1922'dir.   Çünkü bu tarih Türklerin Anadolu'daki son bağımsız günü olabilirdi. Atatürk de bunun bilincindeydi. Devlet 1911'den beri tam 11 yıldır savaştadır. Tükenmek üzeredir.   Artık tek atımlık barutu kalmıştır. Atatürk 1921'de Sakarya Savaşı'nı kazandı fakat ordunun önemli bir kısmı firar etti.   Üstelik mevcut subayların çoğu şehit oldu. Yunan ordusu ise Ankara önlerinden çekilip Afyon-Eskişehir eksenine İngiliz destekli "muazzam" bir savunma hattı kurmuştu. İngilizler bu savunma hattı için "Türkler 6 ayda geçerse 6 günde geçmiş sayabilirler" diyordu.   Savunma hattı o kadar sağlamdı. Atatürk de bunun bilincindeydi. Uzun süre vuruşamazlardı.   Savaş uzarsa cephane, erzak, para vs yetmezdi. Batı Anadolu Yunan toprağı olurdu. Bu nedenle düşmanı tek vuruşla imha etmek ve Anadolu'dan atmak gerekiyordu.   Atatürk bu iş için riskli bir plan oluşturdu. Ya büyük bir bozgun ya da büyük bir zafer