Kayıtlar

Banka Soygunu

Resim
  Banka Soygunu Çin’in Guangzhou kentinde bir banka soygunu.... Soygunculardan biri bankadakilere bağırır:   “Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.” Herkes sessizce yatar…   Bunun adı“Zihin Değiştirme Kavramı”dır. Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek… Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır. Ama bacaklar ortada...  Soyguncu bağırır: “Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!” Bunun adı “Profesyonellik ”tir. İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş! Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atmışlar.   Daha genç olanı (MBA derecelidir) daha yaşlı olanına:   “Abi, hadi şu paraları sayalım,” der. Daha yaşlı olanı derki:   “Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı?  Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz.” Buna “Deneyim” derler! Günümüzde deneyim kağıt diplomalardan çok daha önemlidir. Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü,  Şube Şefine hemen polisi aramasını söylemiş. Şef demiş ki:   “Durun hele Müdürüm. Ala

Öfkelenince Neden bağırırız?

Resim
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükunetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş. Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.” “Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık

Org.Mustafa Muğlalı - Kahrından Ölen Bir Kahraman

Resim
  Kahrından Ölen Bir Kahraman ‘Mustafa Muğlalı’(ATATÜRKÜN BİRE BİR SİLAH ARKADAŞI ) Kubilay’ı şehit edenleri yargılayıp, idam eden Menemen İstiklal Mahkemesinin başkanıydı Mustafa Muğlalı. İzmir Menemen’de asteğmendi. 23 Aralık 1930 günü gericilerin isyanını bastırmak üzere görevlendirildi. Kan dökülmesin diye çok uğraş vermişti Mustafa Fehmi Kubilay… Olaya müdahale ettiği sırada bir kurşun ile göğsünden yaralandı. Yaralı bedeni sürüklenerek cami avlusuna getirildi. Kör bir testere ile başı kesilerek, sancağın ucuna takıldı ve Menemen sokaklarında gezdirildi. 1 Ocak 1931 itibarı ile bölgede Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edildi. Divan-ı Harp kuruldu ve sanıklar yargılanmaya başladı. 24 Ocak 1931 günü iddianame okundu, 28 sanığın idamına karar verildi. Zalimler, Kubilay’ı şehit ettikleri meydanda asılarak idam edildiler. Mustafa Muğlalı Paşa 1943 yılında İkinci Dünya Savaşının en hararetli günleri yaşanıyordu. Ülkemiz işgal tehdidi altındaydı. Özellikle Doğu sınırımız süre

Eşkiya "KOÇERO" Efsanesi

Resim
Koçero, Batman'ın Beşiri ilçesinin Alikan aşireti mensubu Komünist bir eşkiyaydı. Oldukça cesur, mert, yiğit ve adil bir insandı. Bir gün askeriye Alikan köyüne gider köy halkını dışarıya çıkartırlar rütbeli askerlerden binbaşı askerlere emir verir ve köy halkına dayak atarlar, hırpalarlar, küfrederler, hakaret ederler. Askerler köyden çıkarken köylüler de doğrudan adalet dedikleri Koçero'ya giderler, durum ve vaziyeti anlatırlar. Binbaşının evi Beşiri'dedir, Koçero binbaşının evinin yolunu tutar ve kapıyı çalar. Binbaşı'nın eşi kapıya gelir kim diye sorar Koçero benim der, kapıyı açmazlar Koçero'nun elinde el bombası vardır kapıyı açmazsanız ikinizi de patlatırım der. Kapı açılır Koçero eve girer oturur binbaşı eşine bize kahve yap der, Koçero binbaşıya kalk kendin yap der. Binbaşı kahveyi yapmaya gider ve döner Koçero binbaşının omuzuna dokunarak sen Alikan halkına zülmetmişsin, bir daha böyle bir şey duyarsam canını alırım der. Binbaşının korkudan yüzü kızarmış,

Abülhamitin Altınları ne oldu

Resim
Damad Şerif Paşa’nın  Paris’te yayımlanan hatıralarından öğreniyoruz ki, Abdülhamit’in Osmanlı Bankası’ndaki büyük servetinden başka,  Deutsche Bank, Deutsche Orientbank, Swissbank, Kredi Lione gibi yabancı bankalarda kişisel serveti var.  Darphane’de basılan Hamidi denen altınlardan “Hiç kullanılmamış olanlar” yüzerlik “sucuklar” halinde ve onarlık destelerle Deutsche Bank ve Deutshce Orient Bank’a teslim edilmiş.  Halk yiyecek ekmek telaşındayken, devlet borç batağında yüzerken Ulu Hakan sucuk sucuk altınları binlik desteler halinde yabancı bankalara yatırmış. Yalnız Deutsche Bank’taki parası 1.080.000 altın.  Yazıyla: Bir milyon seksen bin altın (Cemal Kutay, Tarih Sohbetleri 3, İstanbul, Kasım 1966). Abdülhamit'in tahttan indirildikten sonra, bu dudak uçuklatan serveti  Enver ve Mahmut Şevket Paşa'nın emri ile kendisinden zorla alınan bir  vekaletle Selanik'e getirildi ve ordunun modernizasyonunda kullanıldı. Çanakkale Savaşı Abdülhamit'in soygun altınları ile alına

İstiklal Marşındaki Bilinmeyen Kelimelerin Anlamları

Resim
  İstiklal Marşındaki Bilinmeyen Kelimelerin Anlamları 1.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler ŞAFAK: Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık. SANCAK: Bayrak, liva. OCAK: mecaz Ev, aile, soy. MİLLET: Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus. YÜZMEK: mecaz Dalgalanmak. 2.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler ÇATMAK: Kaşını, yüzünü sertlik, öfke bildiren bir duruma sokmak. ÇEHRE: Yüz. HİLAL: Ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi, ayça, yeni ay.(BAYRAK). IRK: Kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu. CELAL: Öfke, kızgınlık. HAKK: Allah. İSTİKLAL: Bağımsızlık. 3.Kıtadaki bilinmeyen kelimeler EZEL: Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik. HÜR: Özgür bir biçimde. ÇILGIN: Aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun. KÜKREMEK: Deniz, nehir kabarmak, taşmak. BENT: Su biriktirmek için akan suyun önüne yapılan set, büğet. ENGİN: Ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş, çok geniş, v

Sabri Mahir - hem futbolcu hem de boksör

Resim
  Sabri Mahir "Muhammed Ali" ismini duyduğunuzda aklınızda hemen boks sporu canlanır.   Peki Sabri Mahir desek? 1900'lerde yaşayan Sabri Mahir hem futbolcu hem de boksördü.   İşte Sabri Mahir'in aşırı ilginç hayat hikayesi… Sabri Mahir 1890 yılında Samsun'da doğdu. Ressam olmak umuduyla İstanbul'a geldi,   Galatasaray Lisesi'nde okumaya başladı. Lisede okurken futbolla tanışan Mahir,   çok kısa sürede yeteneyle parladı ve Galatasaray A takımına seçildi. Bir hocasının "boks da yapsana" önerisi üzerine boksla da ilgilenmeye başladı.   Galatasaray ve Rum sporculardan oluşan Struggles takımları arasında gerçekleşen maç esnasında kavga çıktı.   Bu olaylarda Sabri Mahir bir Rum gencini hastanelik etti.   Bu olaylardan Galatasaray Lisesi'nin müdürü Tevfik Fikret sorumlu tutuldu ve görevden alındı. Galatasaray'da ilk kez ceza alan futbolcu unvanını aldı ve bir daha da futbol oynamadı. Bunu hazmedemeyen öğrenciler, Sabri Mahir'in önderliğinde

Bugün, 26 Mart, “Ölmeme Günü” olduğunu biliyor muydunuz?

Resim
  Bugünün, 26 Mart, “Ölmeme Günü” olduğunu biliyor muydunuz? “Ölmeme Günü” de neymiş demeyin, edebiyatla ilgili kimselerin yakından bildiği,  Türk şiirinin belki de en önemli isimlerinin farkında olmadan icat ettikleri bir gün bu.  Tekrarlayalım, adındaki şiir’i de fark edeceksinizdir:  “Ölmeme Günü”. Gelelim hikayesine…  Başını Turgut Uyar ile Edip Cansever’in çektiği bir grup şair, bir gün “sevgilileri” ile birlikte Rumeli Hisarı’ndaki bir meyhanede oturmaktadırlar.  Her şey yolunda. Rakı güzel. Muhabbet güzel. Dünya güzel. Derken, masadaki hanımlardan biri hastalığından, vücudundaki bir iğneden bahseder; vücudunda dolaşan iğnenin kalbine saplanması korkusuyla yaşadığı endişeyi anlatır. “Ölüm” korkusuyla… Bir şişe rakı ister Turgut Uyar masaya, tüm şairlerin imzalaması için şişeyi, ardından bir geleneği başlatan o cümle gelir:  “Bu şişeyi al; gelecek sene bugüne kadar sakla,  26 Mart’ta burada yine buluşup birlikte içeceğiz bu rakıyı.” Buluşurlar da. Rakı güzel. Muhabbet güzel. Dünya