Kayıtlar

Bugün, 26 Mart, “Ölmeme Günü” olduğunu biliyor muydunuz?

Resim
  Bugünün, 26 Mart, “Ölmeme Günü” olduğunu biliyor muydunuz? “Ölmeme Günü” de neymiş demeyin, edebiyatla ilgili kimselerin yakından bildiği,  Türk şiirinin belki de en önemli isimlerinin farkında olmadan icat ettikleri bir gün bu.  Tekrarlayalım, adındaki şiir’i de fark edeceksinizdir:  “Ölmeme Günü”. Gelelim hikayesine…  Başını Turgut Uyar ile Edip Cansever’in çektiği bir grup şair, bir gün “sevgilileri” ile birlikte Rumeli Hisarı’ndaki bir meyhanede oturmaktadırlar.  Her şey yolunda. Rakı güzel. Muhabbet güzel. Dünya güzel. Derken, masadaki hanımlardan biri hastalığından, vücudundaki bir iğneden bahseder; vücudunda dolaşan iğnenin kalbine saplanması korkusuyla yaşadığı endişeyi anlatır. “Ölüm” korkusuyla… Bir şişe rakı ister Turgut Uyar masaya, tüm şairlerin imzalaması için şişeyi, ardından bir geleneği başlatan o cümle gelir:  “Bu şişeyi al; gelecek sene bugüne kadar sakla,  26 Mart’ta burada yine buluşup birlikte içeceğiz bu rakıyı.” Buluşurlar da. Rakı güzel. Muhabbet güzel. Dünya

Asker Atatürk

Resim
"Atatürk döneminde Almanya'da Hitler,  İtalya'da Mussolini,  Rusya'da Stalin vardı.  Hitler asker değildi,   Mussolini askerlikten kaçmak için ülkesini terk etmiş,  uzun süre Lozan'da bulunduktan sonra er olarak askerlik yapmıştı.   Stalin ise başçavuştu.  O dönemde büyük zaferler kazanmış gerçek asker  sadece Mustafa Kemal idi.   Asker olmayan diktatörlerin hepsi askeri üniforma kullanırken,  Mustafa Kemal mareşal üniformasını çıkarıp parlamenter sisteme hayat kazandırdı.   Bu Atatürk ile döneminin diğer liderleri arasındaki en büyük farkı gösterir.  Atatürk cepheden gelip sivil bir rejimi, bir demokrasiyi kuruyor. Savaşmaktan çok diplomasiye önem veriyor.  Bu onun ne müthiş bir devlet adamı olduğunu gösteriyor.. (MEHMET ÇETİNGÜLEÇ, "Ecevit'in Anıları") Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin. Delivered by FeedBurner               

Altın Meyveler Veren Ağac

Resim
Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı.. Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. Hırsız imparatoru görünce ona şöyle dedi; "Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak.." İmparator dudak büker; "Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?" Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve; "Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.." İmparator kahkaha atarak; "Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni.." dedi. Yoksul adam; "Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım.. Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla

Mürekkep Yalamak ne demek ?

Resim
  Mürekkep Yalamak Dilimizde tahsil görmüş insanlar için 'mürekkep yalamış' deyimi kullanılır.  Sebebi ise bu eylemin bir törenin parçası olmasıdır.  Osmanlı geleneğinde okula alınacak bir çocuk, bedi besmele alayı denilen törenle mahalleliye tanıtıldıktan, büyüklerinden birkaç kuruş harçlık aldıktan sonra hocasının huzuruna çıkardı. Okulun bu ilk günü çocuğun ağzına divitle bir damla mürekkep damlatılır daha sonra aynı divitle çocuk alfabenin ilk harfi olan elif'i öğrenirdi (elif harfi, düz çizildiğinden zerafeti, inceliği, doğruluğu, düzgünlüğü, tasavvufta ise Allah'ı temsil eder).  Her öğrenci okulun ilk gününde bu seremoni ile karşılaştığından ötürü tahsil görmüş insanlara mürekkep yalamış denir. Hikayelerden haberdar olmak için e-mail adresinizi girin. Delivered by FeedBurner               

Kelimeler ve bilinmeyen anlamları

Resim
  Ebeveyn : 2 tane ebe demek Jean / kot : 1970 lı yıllarda kot pantolonu türkiye ye ilk getiren Aytekin Kotil (istanbul belediye başkanı)  tarafından kot adı verilmişti.   Kel alaka : Ferhan Şensoy’un "herıld yani" ile birlikte uydurduğu bir kelime Smokin : Sigara kokusu üstüne sinmesin diye üste giyilen bir kıyafet türünden esinlenilmiştir. Nevzat : Yeni doğan demek Gerizekalı : Aysen Gruda uydurmuştur. Zivanadan çıkmak   :  trafik polislerin kavşaklarda icinde beklediği yuvarlak bi kabinmiş.   Ona zivana denir zivanadan çıkarma beni sozu burdan gelirmiş. Not:Yaygın şekilde yukarıda ki gibi bilinsede aslında çok daha önceleri kullanılmış bir değimdir.  iki parçayı birbiriyle birleştirmek için kullanılan bir parça ya da yöntemdir. Çoğumuzun Barış Manco’nun şarkısından öğrendiğimiz   “Zürefanın düşkünü, beyaz giyer kış günü” sözünde ki “Zürefa “ nın   bildiğimiz geviş getiren havyan “Zürafa” ile bir ilgisi yoktur. Zürefa Kibar, Nazik anlamındadır. Söz de;  “daha önce

Buyrun cenaze namazına, sözü nerden gelir ?

Resim
Buyrun Cenaze namazına.. Sultan 4. Murad, kendi devrinde İstanbul’da içki ve tütünü zinhar yasak etmiş. Kahvehaneleri yaktırmış, ısrar edip emrine karşı direnenleri şiddetle cezalandırmış. Dört bir yana hafiyeler zaptiyeler saldırmış bütün bunlar yetmezmiş gibi bizzat kendisi de sık sık, tebdil-i kıyafet edip halkın arasında dolaşırmış. Ancak içki ve tütün müptelâsının gözünü korkutmak için, ne ferman, ne ip, ne kazık, ne zaptiye, ne de sultanın kendisi yeterli olmamış. Çeşitli semtlerde tütün içilen gizli yerler türediği haberi bizzat sultanın kulağına kadar gelmiş. Bunlardan biri de, Üsküdar’daki meşhur miskinler tekkesi civarında, birinin içinden diğerine geçilen bir evmiş. Evin yola bakan kısmı, meşru olan bildiğimiz kahvehane suretinde imiş. Amma içinden açılan bir başka kapı ile, tütünhaneye geçilirmiş. Sultan Murad, tebdil-i kıyafet ederek derviş kılığına girmiş ve sözü edilen mekana gitmiş. Kahveci Sultan’ı tanıyamadığı için buyur etmiş.Selam verip oturmuş, Kahveci yanına gelip