Kayıtlar

Hikayeler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Cennet - Aden bahçesi

Resim
  Eski Ahit ve Yeni Ahit'i kapsayan, Hristiyan inanışının temelini oluşturan ve kutsal sayılan kitab-ı Mukaddes ; Adem ile Havva'nın Tanrı'ya itaat ettikleri sürece sonsuza dek yaşayabilecekleri “Aden bahçesi”nden, "Tanrı'nın Bahçesi" olarak bahseder... Bahçenin içinden geçen bir ırmak dört kol olur ve bahçenin sınırlarını aşar. Bu ırmakların adları: Pişon ve Gihon ya da günümüz adlarıyla Dicle ve Fırat'tır. Bu tariflere göre Aden Bahçesi'nin sınırları günümüzdeki Türkiye'nin doğusunu işaret eder... Anlatılara göre; Tanrı henüz dünyaya yağmur yollamadığı için; içinde her türlü ağacın yanında, "yaşam ağacı" ile "iyiyle kötüyü bilme ağacı" da bulunan Aden bahçesinin dışı, kurak, ot bitmeyen kıraç bir alandır. Ayrıca Aden Bahçesi gökte bulunan bir cennet değildir ve Kitabı Mukaddes'e inanan ilk insanlar buranın bir yeryüzü cenneti olduğunu bilir... Böyle bir bilgi ile, Aden Bahçesi hakkında aynı mitolojideki gibi, yüzlerce, bin

Atatürk’ün ajanı

Resim
 Edirne’de iki gün kaldıktan sonra Atina’ya gönderildi. Aradan iki yıl geçti, 26 Ağustos 1922 ‘de başlayan Büyük Taarruz’un ardından Uşak yöresinde, Yunanlıların Küçük Asya Orduları Komutanlığına yeni atanan General Trikopis, yanındaki yüksek rütbeli subaylarla birlikte yakalandı.  İzmir’in 9 Eylül 1922’de ele geçirilmesinden sonra yapılan görüşmelerde Yunanlılar, General Trikopis’e karşı Albay Cafer Tayyar’ı önerdi. Mustafa Kemal bu öneriyi dinlemedi bile. “Jandarma Yüzbaşısı Mümin’i isterim Trikopis’e karşılık!” diye kestirip attı. Mustafa Kemal’in bu önerisi hem Yüzbaşı Mümin’i tanıyan hem de tanımayanları şaşkına çevirdi. Tanıyanlar, Mustafa Kemal’in bir vatan hainine sahip çıkmasını anlayamadılar. Tanımayanlarsa koskoca bir orgenerale karşı bir yüzbaşının takası ne menem iştir diyip kafalarını kaşıdılar! Aslında Mustafa Kemal’in dışında hemen hemen hiç kimse Mümin’in ne yaptığını, asıl kimliğini bilmiyordu. Mümin, İzmir’in işgalinden sonra Ankara’nın yolunu tutacaktı ki, çok iyi R

Bayrağımız Sümer ve Romalılardan mı geliyor?

Resim
  Kimilerimiz şaşıracak, ama evet öyle! Türk bayrağı Kosova Savaşı’nda kana düşen ay ve yıldız görüntüsünden esinlenerek ortaya çıkmamıştır. Oğuz Türklerine, Göktürklere, Selçuklulara ve Orta Asya Türklerine ait bayraklar da tarihte çoğunlukla mavi, yeşil renklerdeydiler, şu andaki bayrağımıza hiç benzemiyorlardı. İlk müslüman Emevi ve Abbasi devletlerinin bayraklarından tamamen farklıydılar. Atatürk zamanında, 1936 yılında resmileşen bayrağımız Kurtuluş Savaşı’nda da ilk kez ortaya çıkmadı. Tarihsel  kökleri müthiş ve derinde. Sümer amblemi Türk bayrağının kökleri tarihte Sümer, Bitanya, Truva, Roma ve Osmanlı Devletine kadar uzanıyor. Ancak önce şunu görmek gerekir: Atalarımız sadece Orta Asya’dan gelen Türkmen boyları değildir. Zaten günümüzde ‘Türk’ denilen halkların ataları aslında on binlerce yıldır Anadolu başta olmak üzere bölgemizde hep var oldular, çeşitli değişik adlar altında. Yani 1071 Malazgirt Savaşı’yla yerleşmediler Anadolu’da, hep vardılar Bitanya ve sonraları Doğu Ro

NURİ KİLLİGİL

Resim
 NURİ KİLLİGİL Nuri Killigil (veya Nuri Paşa) (1889, İstanbul - 2 Mart 1949, İstanbul), Osmanlı Ordusu komutanı ve cumhuriyet döneminde tüccâr, yatırımcı ve sanâyici. Bakü Muharebesi'nde gösterdiği başarılar nedeniyle "Bakü Fatihi" olarak anılır. Enver Paşa'nın kardeşi olan Nuri Killigil, I. Dünya Savaşı'nın sonlarında Azerbaycan'a hakim olan Rus ve Ermeni birliklerinin Mart Olayları adı ile anılan Müslüman katliamları yapmaları üzerine, Kafkas İslam Ordusu adında Osmanlı, Azeri ve Dağıstan askerlerinden oluşan bir ordu ile Azerbaycan'ı işgalden kurtarma harekâtı başlattı. Bu ordunun önünü kesmek ve Azerbaycan'ı kontrol eden Rus ve Ermeni birliklerine yardım etmek için İngilizler Bakü'ye küçük bir kuvvet yollamışlardı. Fakat Nuri Paşa'nın komutasındaki Kafkas İslam Ordusu'nun Azerbaycan genelinde büyük destek bulup güçlenmesi üzerine Bakü Muharebesi'nde yenilip buradan çekildiler. 15 Eylül 1918'de Bakü'nün kurtarılmasından sonra

ÇOK BİLİNEN FOTOĞRAFIN AZ BİLİNENLERİ

Resim
  Bir liderin halkının dertlerini samimi bir şekilde, nasıl dikkatle dinlediğini bizlere gösteren bu fotoğraf, 21 Kasım 1930 tarihinde Atatürk'ün fotoğrafçısı Cemal Işıksel tarafından Tokat'ta çekilmiştir.  Alanında uzman isimlerden oluşan bir danışman kadrosuyla 11 Kasım 1930'da Ankara'dan yola çıkan Atatürk,  Kayseri'den Trabzon'a uzanan bir yurt gezisine çıkar. Gezinin asıl amacı halkın şikayetlerini bizzat kendisinden dinlemektir. Özellikle Serbest Fırka denemesi idareden memnun olmayanların sayısının artmakta olduğunu gösterince Atatürk de beraberindeki heyetle incelemelerde bulunur. İşte bu gezi sırasında Tokat halkı Atatürk'e ellerinde çok fazla miktarda tütün kaldığını bunların devlet tarafından alınmasını, tarlaları istila eden fareler konusunda bir şeyler yapılmasını ve devlete olan borçlarının ertelenmesi istediklerini anlatırlar.  Talepleri dinleyen Atatürk, dönemin Başvekili İsmet İnönü'ye derhal bir telgraf çekerek durumu bildirir.  Bahse k

“HAYATI ROMAN” BİR ADAM: ABAZA MEHMET PAŞA

Resim
 I. Ahmet zamanında Anadolu’da yaşanan Celali İsyanı’nın ileri gelen simalarından Canbolat oğlu Ali Bey’in Mehmet isminde gayet sevgili bir Abaza kölesi vardı. Bir an bile yanından ayırmadığı bu çocuğu kendisine hazinedar yapmıştı. Sadrazam Kuyucu Murat Paşa, Canbolat oğlu ile yaptığı çok kanlı bir muharebede Celalileri bozguna uğratmış, koca Oruç Ovası yaralı ve ölülerle kaplanmıştı... Paşa bunları ölü-yaralı diye ayırmakla uğraşmaktansa kocaman kuyular kazdırıp tamamını gömdü. Zaten “Kuyucu” lakabı da bu olaydan gelmedir...  Takip kuvvetlerinin getirdiği esirlerin de sorguya çekilmeden kuyuların ağzında diz çökertilip boyunları vuruluyordu. Canbolat oğlunun hazinedarı Abaza Mehmet de yakalanmıştı, henüz 15-16 yaşlarında ve melekler kadar güzel bir gençti. Boynu vurulmak üzere çökertilmişken Mehmet’i yeniçeri ağası Halil Ağa gördü, acıdı, ölümden kurtararak yanına aldı, manevi evlat edindi. Abaza Mehmet, Halil Ağa’nın himayesinde devlet hizmetine girdi. Babalığı sadrazam olunca o da

Okursan öğrenirsin

Resim
EĞER;  TIP okursan karşına insan DNAsının şempanze ile %98 aynı olduğu çıkar...  BİYOLOJİ okursan karşına evrim çıkar...  FİZİK okursan karşına BİG BANG çıkar...  KİMYA okursan karşına elementlerin kaynaşmasıyla İLK CANLILARIN nasıl oluştuğu çıkar...  TARİH okursan karşına dinlerin nasıl ortaya çıktığı çıkar... JEOLOJİ okursan karşına dünyanın 4,5 milyar yıl yaşında olduğu çıkar...  ARKEOLOJİ okursan karşına tüm Ortadoğu dinlerinin temelini oluşturan SÜMER kültürü çıkar...  PALEONTOLOJİ okursan karşına dinozorlar çıkar. Din kitapları yazmaz bunu...  EMBRİYOLOJİ okursan karşına insanın balık atasından kalma solungaçları ve kuyruk çıkar...   Ama hiçbir şey okumazsan sana ne söylenirse ona inanırsın. Hep başkasının sana sunduğu hayatı yaşarsın, başkalarının doğrularıyla yaşamak zorunda kalırsın, seni herkes kandırır. Ama sen bunların hiçbirisini fark etmezsin bile...   12 adaları 1912’de verdik..... Nerde mi? Lozan şehrinin Ouchy semtinde.   Şu Lozan’da adaları verdik deyip oku emrinden u