Issız Adam
Tanıştıklarında kız 24 yaşındaydı; oğlan da 26’nın içindi. İstanbul’da sevdalandılar; oysa kız Aydınlı, oğlan İzmirli’ydi… Şarkıcıydı güzel kız… Yakışıklı erkek de ipek tüccarı ailenin milli tenisçi oğlu… “Ayyy, ne romantik…” demeye kalmaz, nişanlanırlar… Ne var ki, hiç nikâh masasına oturamazlar… Olsun varsın; birbirlerini deli gibi seviyorlar ya… Aydın Lisesi’nin radyosunda, babası çakmasın diye, “Parla Nur” takma adıyla türküler söyleyen, üniversite için İstanbul’a giden, o sırada İlham Gencer ve Şerif Yüzbaşıoğlu ile tanışan, takvimler 1965’i gösterirken de “Balkan Melodileri Festivali”nde “Niksar’ın Fidanları” ile birinci olan… O kız var ya o kız; kariyerinin “en tepe noktasına” tırmanırken, kalbini çalan o yakışıklı delikanlı ile, ne oluyor, demeye kalmadan, İzmir’e taşınmasın mı ?.. Oğlan “altın çağı”nda kortlara veda eder… Hayat prensibi olan ; “Gündüz uyur, gece yaşar…” görüntüsünden asla taviz vermez… Alsancak’ta yaşamaya başlarlar. Kendisi de şöhretlidir, hayat arkad