Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gazi “Bisikletle Kars’a Kadar Gidebilir misiniz?”; Bisikletçiler “Her Yere Gideriz”

Resim
  Cumhuriyetin gözdesi iki taşıttan biri tren, diğeri de bisikletti. Gazi için bisikletin farklı bir önemi vardı. Bisikletçilerin güçlüklerden yılmayan yapısıyla, genç cumhuriyetin direncini benzer gördüğünden bisiklet sporunun tüm yurtta yaygınlaşmasını arzuluyordu. Spora meraklı olan Binbaşı İsmail Hakkı Bey bir bisiklet takımı kurmuştu ancak muhasebeci az bir para verdiği için takım sadece on iki kişiydi. Takımın başında Üsteğmen (Deli) Daniş Karabelen vardı. Bisiklet takımı, gençleri bisiklete alıştırmak, bu spora heveslendirmek için birörnek formaları ile şehre iniyor, gösteri yapıyorlardı. Bu sayede Ankara'da da bisiklet satanlar, tek tük bisiklete binenler görülmeye başlamıştı. Bisikletçileri izleyen Gazi sayılarının artırılmasını istedi. İsmail Hakkı Bey'e kök söktüren muhasebeci birdenbire cömert kesildi, bisiklet sayısı yirmi dörde yükseldi. Gazi, İsmail Hakkı Bey'e, "Bisikletçilerin Kars'a kadar gidip gelebilirler mi?" diye sordu. - "Siz emredi

Gülten Dayıoğlu - Tren Yolculuğu

Resim
Gülten Dayıoğlu Afyon'da "Kudret" adlı yerel gazeteyi çıkarmakta olan Cüneyt Mollaoğlu,  1950 yılının Mayıs ayında bir trene binerek Eskişehir'e doğru yola çıkar.. -Cumhuriyet'in ilk yıllarından beri çalışan bir trenin kompartımanında, Cüneyt Bey'in yanına Kütahya Garı'nda bir kız çocuğu  oturur. Cüneyt Bey cebinden gazetesini çıkarır, okumaya başlar; kız çocuğunun gözü de gazete sayfalarındadır..  -Akrabası sinirlenerek dirseğiyle dürter, "Evladım ayıptır başkasının gazetesi okunmaz, yapma etme.." Ama çocuk gazeteyi okumaya devam eder, üstelik bununla da kalmaz,  Cüneyt Bey'e dönüp "Siz bitirdikten sonra gazetenizi ben okuyabilir miyim?" diye de sorar.. -Çocuğa refakat eden akrabası çok bozulur bu duruma, kızın kulağına eğilip, "Sen ne terbiyesiz bir kızsın, tanımadığın bir adamın gazetesi alınır mı?" der. Konuşulanları duyan Cüneyt Bey gülümseyerek gazetesini çocuğa verir ve ardından "Okumayı seviyor musun?" di

Haluk Levent - İlk Şarkısı

Resim
Haluk Levent Adana’nın gecekondu mahallelerinden birindeki bir evde genç bir adam yatakta yatan hasta babasının elini tutmuş,   diğer elindeki piyango biletine gözlerini mıhlamış, cızırtılı radyodan gelen sesleri dinliyordu... Reklamlardan sonra başlayan yayın sevgili dinleyenler, şimdi milli piyango idaresince yapılan çekiliş sonuçlarını açıklıyoruz diye devam etti.   Numaralar açıklandıkça bir radyoya bir bilete bakan genç adam, sonunda bileti tek eliyle buruşturup attı ve babasının elini bıraktı. Dışarı çıktığında yağmur yağıyordu. Montunun yakalarını birleştirip hızlı adımlarla bir kaç metre ilerideki başka bir evin kapısına yürüdü.   Kapıyı çalıp beklemeye koyuldu. Kapıyı açan adam onu gördüğüne pek memnun olmamış gibi yine ne var dedi. Genç adam mahçup, yutkunduktan sonra Ragıp amca babamın ilaçları bitmiş, benim haftalığı vermediler henüz, sende varsa… Ragıp öfkeyle cebinden çıkardığı paraları genç adamın eline tutuşturdu ve bu son, bak bir daha gelirsen gençtir, gururu incinmes

Hasan Ali Yücel ve Neyzen Teyfik

Resim
  Hasan Ali Yücel ve Neyzen Teyfik ▪  1916 senesinde 19 yaşında genç bir delikanlı Erenköy’de yürümektedir. Talimgah denilen yerde bir kalabalık fark eder. Kalabalığa yanaştıkça bir müzisyenin enstrümanından yükselen melodiyi duyumsar. Yaklaşır. Delikanlı, enstrümandan yükselen tınıya gözlerini kapatarak huşu içinde bir süre zevkle dinleyerek eşlik eder. Gözlerini açıp da kalabalığın önüne ilerleyince o cânım melodiyi çıkaranın yere bağdaş kuran bir müzisyen olduğunu fark eder... ▪  Müzisyen pistir, perişandır, berduştur. Genç delikanlı evsiz diye düşündüğü bu adamcağıza acır gözlerle bakar. Garipser de hani biraz… Öyle ya böyle berduş bir adam nasıl olur da bu kadar güzel ezgiler çıkarabilir… ▪ Delikanlı birkaç gün sonra aynı yol üzerinden geçerken görür o müzisyeni. Her ne kadar giyim - kuşamından, küfürbaz halinden rahatsız olsa da acıdığı için o müzisyene para vermek ister. Müzisyen işte kendisine para vermeye yeltenen gence;  “Haydi oğlum, git işine! Bak benim mataram rakı dolu. V